Sen bebek iken bile deden kulağına fısıldardı hep. | Open Subtitles | عندما كنت رضيعاً كان جدك يهمس بإذنك طوال الوقت |
Saatlerce elinde tarakla oturup dinler ve kendi sırlarını fısıldardı. | Open Subtitles | كان يجلس معه لساعات يستمع و يهمس بأسراره |
"Don Birnam," diye fısıldardı. | Open Subtitles | يهمس: دون بيرنام |
Ve hatırlarım, uyumadan önce, kulağıma fısıldardı, "Samanyolu gözlerinde, güller yanaklarında ve mutlu bir kız sabah vaktinde." | Open Subtitles | وأتذكر أنه عندما أذهب للنوم... كانت تهمس فى أذنى "النجوم مشرقة... |
Bir kadın vardı tümgün soğuk bahçede otururdu "Ali Babanın bir çiftliği var"ın sözlerini fısıldardı tekrar, tekrar, tekrar. | Open Subtitles | كان هناك امرأة تجلس بلا حراك في الحديقة طوال اليوم .. تهمس بكلمات "مكدونالد) العجوز كان لديه مزرعة)" مراراً وتكراراً |
Ama her gece ışıklar kapandığında, ...Jewel ona fısıldardı, "Yarın yepyeni bir gün olacak". | Open Subtitles | لكن كل ليلة عندما تطفئ الأضواء جويل) كانت تهمس اليه, غدا يوم جديد و حافل) |
Kimse söylediklerini duyamazdı ama Edward'a cehennemde konuşulan şeyleri fısıldardı durmaksızın. | Open Subtitles | لم يستطع أحد سماعه يتحدث، لكنه كان يهمس لـ (إيدوارد) باستمرار عن أمور شديدة الوحشية |
Hep şöyle fısıldardı, | Open Subtitles | كان يهمس دائماً، |