Yirmi bine, iki kere öne eğilip kulağına birşey fısıldayacak. | Open Subtitles | مقابل 20, سوف يضاعف ينحني للأمام و يهمس بشيء في أذنك |
Sy bile Ben'i satmaya çalıştığını ona fısıldayacak ve sen de sırra kadem basacaksın. | Open Subtitles | حتى ساي يهمس لـ بين بأنك تحاول التخلص منه, و انت سوف تختفي. |
buraya gelir, konuşurlar belki kulaklarına fısıldayacak birileri vardır. | Open Subtitles | إنهم يأتون إلى هُنا يتحدثون عن ذلك حسناً ، رُبما لديهم شخص ما يهمس فى آذانهم |
Daha sonra, Başkan'ın adamlarından biri podyuma çıkacak ve Başkan'ın kulağına kurtarma olmadığını ve anlaşmadaki imzasının, rehinelerin ölüm fermanı olacağını fısıldayacak. | Open Subtitles | و ساعتها سيقوم واحد من مساعدى الرئيس بالصعود على المنصة و يهمس فى أذنه قائلاً أنّه لن يكون هناك أيّ إنقاذ .. و أنّ توقيعه على الإتفاقية |
Ben fısıldayınca sen de fısıldayacak mısın diye görmek için. | Open Subtitles | أردت معرفة إذا كنت ستهمس لأنّني همست |
Sarılıp bağrına basabileceğin birisi, sıkıcı bir partide kulağına birşeyler fısıldayacak birisi, | Open Subtitles | كخطأ شخص وبينما تثني عليه وشخص يهمس بأنها حفلة مملة ..... |
Andy Griffith birşey fısıldayacak, suçu kabul edeceğiz, güzel ve kolay. | Open Subtitles | أبي, سوف تدخل بالداخل (أندي غريفيث) سوف يهمس لك بشيء سوف نعترف بالذنب بكل هدوء و بساطه |
"Aferin, Neville," diye fısıldayacak. | Open Subtitles | "ستهمس : أحسنت عملاً "نيفيل |