Herkes bencili oynuyor fakat o bana yalan söyleyerek ve köpek gibi davranarak son zamanlarda oldukça kötü kararlar veriyor. | Open Subtitles | كل شخص يمر من خلال فترة تمرد لكنه كان يفعل الكثير من الخيارات الفقيره مؤخرا الكذب على,تمثيل كا أنه كلب |
fakat o bu konuda gayet rahattı ve beni oradan aldı, fraktallardan konuştuk. | TED | لكنه كان حقا لطيفا، وأخذني هناك الى أعلى، و دار بيننا حديث حول الكسريات. |
Teşekkürler, fakat o gemi limandan uzun zaman önce ayrıldı. | Open Subtitles | شكراً, اتعلم, لكن تلك السفينة قد ابحرت منذ زمن |
fakat o adam savaşın ardından yara almaksızın geri dönmek istiyordu. | Open Subtitles | لكن ذلك الرجل كان دائماً يعود من دون جرح بعد القتال |
General Krell'in planına itiraz ettim, fakat o kabul etmedi. | Open Subtitles | لقد اوصلت اعتراضي على خطة القائد كيرل لكنه لم يوافق |
fakat o gün, başıma gelen, ya bu gramer dediğimiz şey kendi kibirimizden başka bir değilse? | TED | ولكن ذلك اليوم، خطر لي ماذا لو كان ذلك النحو مجرد شيء خلقناه لخدمتنا؟ |
Keşke anneniz hayatta olsaydı fakat o da ellerimden kayıp gitti. | Open Subtitles | إذا كانت أمك على قيد الحياة, و لكنها أخُذت مني أيضاً |
Babam beni el arabasında gezdiriyor. fakat o nasıl kullanılacağını bilmiyor. | Open Subtitles | ابي يأخذني معه في عربة اليد لكنه لا يعرف كيف يقودها |
Sen bana soyunma mı söylemiştin fakat o beni soymaya başladı. | Open Subtitles | انت قلت ان اقلع ملابسي لكن هي التي قلعت ملابسي |
Ülkesini harap eden tsunamide her şeyini kaybetmişti fakat o futbol topu Pasifik boyunca yüzdükten sonra, onu geri alabildi. | TED | فقد كل شيء في كارثة التسونامي التي ضربت البلاد، لكنه كان قادرا على استعادة كرة القدم تلك بعدما طفت عبر المحيط الهادىء. |
Böylece ben de Hukuk Fakültesi'ne gittim, ve babam buna çok sinirlendi, fakat o her halukarda sinirlenirdi. | Open Subtitles | و هكذا ذهبت الي مدرسة القانون وقد أغاظ هذا أبي بالفعل و لكنه كان مغتاظاً طيلة الوقت علي أي حال |
fakat o, AC motorunu geliştirmekte hâlâ kararlıydı. | Open Subtitles | لكنه كان لا يزال مصمما علي تصميم محرك التيار المستمر خاصته |
Neticede dönüş yolunu buldum fakat o birkaç saat o anlar en güzeliydi. | Open Subtitles | في نهاية المطاف، وجدت طريقي للعودة، لكن تلك الساعات القليلة كانت الأفضل |
fakat o dişi tay, çalınan özgürlüğünü tahmin edebileceğinden daha çok seviyordu. | Open Subtitles | لكن تلك الامرأة أحبت حريتها المسلوبة أكثر مما يمكنك معرفته |
Bazı çocuklar bunu yapmayı düşündü fakat o asla yapamadılar. Muhtemelen yakalanmışlardır geri zekalılar. | Open Subtitles | كان هناك شخص سيضعها لكن ذلك الغبي لم يعد |
fakat o çocuğa biraz bağlandım. | Open Subtitles | لكن ذلك الطفل أضاء حياتي المظلمة و جعلها مبهجة |
Bu sebeple onunla çalışmak istedim fakat, o eski bir kuş gözlemcisiyle ilgilenmiyordu, ve bu girişimim Cambridge, İngiltere'de neticelendi. | TED | لذا أردت العمل معه، لكنه لم يرد مراقب عصافير سابق، وانتهى بي المطاف في جامعة كيمبردج في انجلترا. |
Frankie'ye ağzını kapalı tutması karşılığında tonla para teklif etti fakat o bunu kabul etmedi. | Open Subtitles | و عرض على فرانكى حفنة من الدراهم كى يغلق فمه ، لكنه لم يستمع |
Evet, fakat o şey, Gardiyan, o şey bile değildi... | Open Subtitles | أجل، ولكن ذلك الشيء، الحارسة، إنها حتى لم تكن... |
DZV. Dostum, bu UFO'dan daha güzel. Fakat, o da uyuyor. | Open Subtitles | ان تى اى هذا أفضل من اليوفو و لكنها تصلح أيضا |
Yaşlı pislikle evli olabilirim, fakat o benim sahibim değil. | Open Subtitles | أتدري, ربما قد تزوجت بعجوزٌ مخيف لكنه لا يمتلكني |
Bu konudaki duygularını hesaba katmadığım için özür dilerim fakat o kıyafetleri hediye olarak aldım. | Open Subtitles | أعتذر عن عدم مراعاة مشاعرك في هذه. لكن هي كانت هديتي. |
Bu konuda pek bilgim yok. fakat o biliyor. | Open Subtitles | لا أعلم الكثير بخصوص هذا الأمر، لكنه هو كذلك |
fakat o 30,000 yen, senin için biriktirdiğim paraydı. | Open Subtitles | ولكن تلك الـ30.000 ين كانت أموال إحتفظت بها لكِ |
Fakat, o yalan söyledi. Ertesi akşam yine yaptılar. | Open Subtitles | ولكنه كان يكذب فعلوها مرة اخرى في الليلة التالية |
fakat o Prag'da | Open Subtitles | و لكنّه الآن في "براغ". |
Bodruma indirebileceksin. fakat o zamana kadar, acı çek. | Open Subtitles | سيمكنكِ إنزالها إلى القبو، ولكن حتى ذلك الوقت، عاني منها قليلاً |
fakat o olmayabilir, muhtemelen de değildir. | Open Subtitles | ولكن لا نعرف عنه شيئآ ربما يكون مصاب |
Arkadaşımın yabancı birisinin sözlerine verdiği tepki, güçlü bir tepki gibi gözükebilir fakat o yalnız değil. | TED | والآن، ربما هذا يبدو كرد فعل مبالغ به من صديقتي تجاه كلام صادر عن شخص غريب كلياً، ولكنها ليست الوحيدة كذلك. |