Bu üç manşetin her biri için farazi senaryolar geliştirdik. | TED | لقد فكرنا بسيناريو بحثٍ افتراضي لكل من هذه العناوين الثلاثة. |
Şimdi size farazi bir örnek vereceğim. Varsayalım, arkadaşım Laura sarhoş olduğum karaoke gecesinden bir fotoğrafımı Facebook'a yüklüyor. | TED | الآن، لأعطيكم مثال افتراضي معين، دعوني أقول صديقتي لورا ترفع افتراضيًا صورة لي سكرانة في حفلة كاريكوكي ليلًا. |
farazi olarak söylüyorum eğer şişmanlarsam, duygusal daha da duygusal olursam bir bebeğin ihtiyaçlarını gidermek zorunda kalsam... | Open Subtitles | أحاول القول، نظرياً لو سمنت، وأصبحتُ عاطفية عاطفية أكثر من الآن |
Tamam, bu farazi soruları benim özelime fazla girmeden bırakalım. Beni yanlış anlamayın, bugün buraya gelmemin nedeni | TED | حسنًا، لنتوقف عن هذه الأسئلة الافتراضية. قبل أن نقترب أكثر من خصوصيتي. |
Sayın hâkim Chicagolu saygıdeğer rakibim, bu farazi sorularıyla konuyu dağıtıyor. | Open Subtitles | الذين يمكنك دعوتهم على العشاء ؟ يا سيادة القاضى ، إن معارضى المحترم من شيكاغو يقوم ببعثرة المسألة بأسئلة افتراضية |
Ted, farazi ailen için aldığın bu ev acayip tuhaf. | Open Subtitles | تيد، هذا المنزل الذي اشتريته لعائلتك الإفتراضية غريب جدا |
Lehçede bir kelime var: "Jouska", kafanın içinde istemsizce yaptığın bir tür farazi sohbet anlamına gelir. | TED | في البولندية، لديهم الكلمة "jouska" والتي تعني نوعًا من النقاش الافتراضي الذي يرهقُ تفكيرك. |
Hayır, iyiliğimin karşılığını farazi bir gelecekte vereceğini söyleyerek yardımımı talep etmek için buradasın. | Open Subtitles | لآ ، أنت هنا تطلب مساعدتي مستند على مستقبل افتراضي ترد فيه الجميل |
farazi çocuklarımızdan bahsettiğimiz zaman bile aramızı bozmaya çalışmıştı. | Open Subtitles | فهي بالفعل حاولت نسف علاقتنا مرة بسبب طفل افتراضي. |
Tamam, farazi bir soru sorayım. | Open Subtitles | حسنا لكن ماذا لو لدي سؤال افتراضي لك ؟ |
Hayır, bana değil. farazi bir soru. | Open Subtitles | كلا ، إنه ليس أنا ، إنه سؤال افتراضي |
Bu sadece farazi bir örnek değildir. | TED | وهذا ليس مجرد مثال افتراضي. |
farazi olarak, bahsettiğin durum taksirle adam öldürmeye girer. | Open Subtitles | نظرياً الوضع الذي وصفته هو جريمة قتل غير عمد |
Yani farazi olarak mesela bi paket alıp sonra başkasına satarak para kazanmak gibi bir şeyden bahsediyorsanız aslında ufak bir kar payı aldım bu beni torbacı yapmaz değil mi? | Open Subtitles | أعني إني نظرياً قد إشتريت كيس حشيش مرة, و أعطيت بعضها لأصدقائي, و رد لي مقابل ذلك بعض النقود, |
Ben sadece farazi konuşuyordum. | Open Subtitles | أنا فقط أتحدث نظرياً |
Bu farazi çalışma 10 öğrenciden oluşuyor. | TED | تستعين هذه الدراسة الافتراضية بعشرة طلاب. |
Belki. Ama prensibim gereği farazi konuları düşünmem. | Open Subtitles | ولكن عندي سياسة ان اتجاهل الاسئلة الافتراضية |
Bana farazi sorular sormayı kesin. | Open Subtitles | توقف عن سؤالي أسئلة افتراضية أنا مشغول جداً |
Ted, farazi ailen için aldığın bu ev acayip tuhaf. | Open Subtitles | تيد، هذا المنزل الذي اشتريته لعائلتك الإفتراضية غريب جدا |
Hâlâ farazi mi konuşuyoruz? | Open Subtitles | كنا نتحدث عن الافتراضي ؟ |
Ve kesinlikle terapistinizin kafasına farazi bir silah dayayamazsınız. | Open Subtitles | و لا تسطيع أن تصوب مسدساً افتراضياً نحو معالجك. |
farazi olarak soruyorum. | Open Subtitles | سؤال افتراضيٌ تماماً ، هل تحبين الأفلام |
farazi olarak bahsettiğin yangın tipi pamuk parçasını, bir çeşit hızlandırıcıya batırırsan olabilir. | Open Subtitles | من الحرائق التى تصفينها إفتراضياً سيكون كغمس قطعة من القطن في مادةً ما |
Modeller, farazi durumlar yaratıp neler olacağını gösteriyor. | Open Subtitles | النموذج يضع صورة إفتراضية ويرى مالذي يحدث بعدها |
Gilfoyle, farazi bir şekilde konuşacak olursak ne kadar ediyor? | Open Subtitles | (جيلفويل), افتراضيا, كم تبلغ قيمتها؟ |