Bunu yapmak için gerçekten bir şey olmadığına hazır olmayı fark etmeye başlıyorum. | Open Subtitles | نعم , لقد بدأت أدرك أن الإستعداد الحقيقي , ليس له علاقة بذلك |
Sonra fark etmeye başladım ki görünüşe göre görme engelli olmanın şehrin üzerinde daha olumlu bir etkisi varmış. | TED | ومن ثم بدأت أدرك بأنه بدا و كأنه المكفوفين بدو يملكون تأثير إيجابي على المدينة نفسها. |
İnsanlar Jim'in ne kadar berbat olduğunu fark etmeye başladı. Harika. | Open Subtitles | الناس بدئوا يلاحظون مدى سوء جيم أمر رائع |
Özellikle de tıbbi malzemelerin. İnsanlar fark etmeye başlıyor. | Open Subtitles | وبالأخص المؤن الطبية لقد بدأ الناس يلاحظون |
Sonra kötü içgüdülerim olduğunu fark etmeye başladım, kötü düşüncelerim olduğunu ve onları söylemek istediğimi. | TED | ثم بدأت أن ألاحظ تلك دفعات لئيمة بداخلي وكانت عندي الأفكار السيئة التي انتظرت تعبيرها. |
Her 10 yılda bir, insanlar yaşlanmadığımı fark etmeye başlayınca... taşınıyorum. | Open Subtitles | كل عشر سنوات, عندما يبدأ الناس بملاحظة أني لا أشيخ, انتقل |
Artık pek çok alanda erişime açık hareketi ilerleme kaydetmeye başladı. Şans bu ki diğer büyük oyuncular bunu fark etmeye başladı. | TED | والآن، فإن حركة الولوج المفتوح في تقدم في العديد من التخصصات، ولحسن الحظ، بعض الجهات ذات التأثير بدأت في ملاحظة ذلك. |
İşte bunun gibi anlarda olmak istediğiniz gibi formda olmadığınızı fark etmeye başlarsınız. | Open Subtitles | يبدأ في تلك اللحظات عندما تحس أنك لست بالمظهر المناسب الذي تود أن تظهر عليه |
Bir çok insan geleneksel tıbbın işe yaramadığını fark etmeye başladı. | Open Subtitles | هناك العديد من الناس الذين يبدأون بإدراك أن الطب التقليدي لم يعد يُفلح. |
Ayrı geçen on ayın sonunda fark etmeye başadım ki artık beni, benim onu özlediğim şekilde özlemiyordu. | TED | وبدأت أدرك أنه بعد غيابي لأكثر من عشر شهور، لم يعد يفتقدني كما أفتقده. |
Ve işte o zaman en fakir Çinlinin bile bir akıllı telefon istediğini ve onlardan birine el sürebilmek için neredeyse ne olursa yapacaklarını fark etmeye başladım. | TED | وهنا عندما بدأت أن أدرك أن حتى أفقر الصينيين يريدون هواتف ذكية، وسيفعلون أي شيء ليحصلوا عليها. |
Eskiden onunla aramız biraz limoniydi fakat artık onu ne kadar özlemiş olduğumu fark etmeye başladım. | Open Subtitles | بعد أن تركنـي الـيوم بدئت أدرك أنـــي أشتـاق له |
Sanırım hafızamın geri gelmesiyle benim için neler yaptığını fark etmeye başlıyorum. | Open Subtitles | ولكن مع استعادة ذاكرتي ولكنني بدأت أدرك ماتعنين لي بالضبط |
Sanırım insanlar da fark etmeye başladı. | Open Subtitles | وأعتقد أن الناس يلاحظون |
Seninle tanıştığından beri uyuşturucu kullandığını fark etmeye başladım. | Open Subtitles | وكأنني لم ألاحظ بأن جميع الأشياء بدأت عندما إلتقيتم مع بعضكم |
Ama sonraki birkaç hafta içinde bazı şeyleri fark etmeye başladım. | Open Subtitles | ولكن خلال الأسبوعين التاليين بدأت ألاحظ أمور غريبة |
ve bunları fark etmeye başladıkça film izleme alışkanlığın değişecek. | TED | وبينما تبدأ بملاحظة هذا، ستبدأ عادات المشاهدة لديك بالتغير. |
Biliyor musun, bende 13 yaşındayken kızları fark etmeye başlamıştım. | Open Subtitles | يا للعجب تعرف عندما كان عمري 13 بدأت بملاحظة الفتيات ايضا |
2010'da bir şeyi fark etmeye başladım. | TED | للعودة إلى عام 2010، بدأت ملاحظة شيئاً. |
Ortadoğuda bir çok türden farklı mücadeleye tanık olduktan sonra, daha başarılı olan mücadelelerde bazı ortak yönler fark etmeye başladım. | TED | بعد معاينتي لأنواع عديدة من الصراعات في الشرق الأوسط، بدأت ملاحظة بعض الأنماط على صعيد الأكثر نجاحاً منها. |
İşte bunun gibi anlarda olmak istediğiniz gibi formda olmadığınızı fark etmeye başlarsınız. | Open Subtitles | يبدأ في تلك اللحظات عندما تحس أنك لست بالمظهر المناسب الذي تود أن تظهر عليه |
Cesur, dik kafalı, en iyi zamanlarını daha yeni geride bırakmış ve artık daha aza razı olmak zorunda olduğunu fark etmeye başlamış biri. | Open Subtitles | جرئية، لها أرائها الخاصة تعدت ذروتها بقليل و بدأت بإدراك بأنه يجب أن ترضى بما هو أقل |