Zaten daha önce yapılmış şeylerin farklı bir biçimde bir araya getirilmesinden ibaret. | TED | إذ هو فقط مجموعة من الأشياء التي كنت أقوم بها في السابق ولكن جلبها معا بطريقة مختلفة. |
Bu bağlamda, bir gölge-yakalayıcı geliştirebildik, bu şey farklı bir biçimde iki-likten bahsetti. | TED | ومن خلال ذلك، تمكنا من تطوير الماسك الضوئي الذي يتحدث عن الازدواجية بطريقة مختلفة. |
Bu da birbirimize tamamen farklı bir biçimde bağlanabileceğimizi gösterdi. | TED | وعني ذلك أنّه كان بمقدورنا الإلتزام لبعضنا البعض بطريقة مختلفة على نحو عميق. |
Resim yapan insan farklı bir biçimde sever. | Open Subtitles | عندما يرسم أحداً لوحده يكون حباً من طرف واحد .بطريقة مختلفة |
Normalde olduğundan farklı bir biçimde yükseldi. | TED | وفاض بطريقة مختلفة عن المعتاد. |
Bunu biraz farklı bir biçimde açıklayayım. | Open Subtitles | لذا دعيني أضعها بطريقة مختلفة. |
Ya da iç karartıcı ama farklı bir biçimde. | Open Subtitles | أو بالأحرى كئيب لكن بطريقة مختلفة |
Ama yaptığınız şey bir biçimde, farklı bir biçimde. | Open Subtitles | ..بطريقة بطريقة مختلفة |