Fazla bir şey değil. Sadece kızlarla birkaç dostane poker eli çevirdik. | Open Subtitles | ليس الكثير فقط بضعة أدوار بوكر مع الفتيات |
Fazla bir şey değil ama, tek kızı,kendini öldürmeye adamış Çinli savaş tanrısı efsanesi ile ilgili bir şey buldum. | Open Subtitles | ليس الكثير , لكن وجدت أسطورة لصينيون أحد أسياد الحرب الذى أنتحرت أبنتة و |
Fazla bir şey değil. | Open Subtitles | ليس الكثير ، كل ما استطعتُ ايجاده هو العنوان |
Fazla bir şey değil. Belki oyunculuk kursuna giderim. | Open Subtitles | ليس كثيرا ربما أذهب إلى ورشة عملي للتمثيل |
Şey, Fazla bir şey değil ama her şeyimiz tükeniyor. | Open Subtitles | حسنا اخشى انه ليس بالكثير فلدينا شحه في كل شيء |
Pek Fazla bir şey değil. | Open Subtitles | ليس الكثير سيتم إحضارهما هنا غداً |
Fazla bir şey değil, gerçekten. Sadece ufak bir öpücük. | Open Subtitles | ليس الكثير بالحقيقة مجرد قبلة صغيرة |
Fazla bir şey değil, gerçekten. Sadece ufak bir öpücük. | Open Subtitles | ليس الكثير بالحقيقة مجرد قبلة صغيرة |
Fazla bir şey değil ama sonraki dolunaya kadar hala vakit var. | Open Subtitles | فاركولف ليس الكثير ...لكن لدينا الوقت قبل البدر القادم |
Pek Fazla bir şey değil dostum. | Open Subtitles | ليس الكثير يا رجل, أعني كنت أدرب عضلاتي |
Bir ipucu bulmuş olabiliriz. Çok Fazla bir şey değil ama bu S6 silahının üstündeki seri numarası silinmiş. | Open Subtitles | ربما لدينا شيئ هنا، ليس الكثير للمضي به |
- Pek Fazla bir şey değil. | Open Subtitles | ليس الكثير في الواقع |
Fazla bir şey değil, aslında. | Open Subtitles | ليس الكثير في الحقيقة |
Şu an için, pek Fazla bir şey değil. | Open Subtitles | حالياً، ليس الكثير |
Fazla bir şey değil. Seri katil. | Open Subtitles | ليس الكثير إنه قاتل متسلسل |
- Fazla bir şey değil. | Open Subtitles | مالذي فاتني؟ ليس الكثير |
Pek Fazla bir şey değil, ancak kimlik değiştirerek içeri girmek bizim tek yolumuz. | Open Subtitles | ليس كثيرا ولكن لو كانت وسيلتنا الوحيدة للدخول |
- Fazla bir şey değil. "Mesaj alındı" dendi. | Open Subtitles | ليس كثيرا لقد تلقينا رسالة |
Fazla bir şey değil, sadece ofis bilgisayarları. | Open Subtitles | ليس كثيرا فقط حاسوب المكتب |
Yaptığın şey aptalcaydı. Senden istediğim Fazla bir şey değil. O benim kızım! | Open Subtitles | لكن ما فعلته كان غبيا ، ما أطلبه منك ليس بالكثير ، إنها إبنتي |
Geri ödeme konusunda Fazla bir şey değil biliyorum ama ninemin özel tarifesiydi ve yalnızca müstakbel kocama yapacağıma dair söz verdirtmişti. | Open Subtitles | أعلم أن هذا ليس بالكثير كوسيلة لرد ديني لكنها وصفة جدتي |
Dolapta yiyecek bir şeyler var, Fazla bir şey değil ama. İnanmıyorum. Beni seviyorsun. | Open Subtitles | هناك بعض الطعام , ليس بالكثير ماذا تفعل ؟ |