Diyelim ki istilacı bir türden kurtulmak istiyorsunuz. Büyük gölleri sazanlardan temizlemek gibi | TED | لنفترض أنك تريد التخلص من الأنواع الدخيلة، مثل الحصول على سمك الشبوط الآسيوي من البحيرات العظمى. |
Bulutları yoğun ve Titan'ın yüzeyine yağıyor, gölleri ve denizleri sıvı metanla dolduruyor. | TED | تتكاثف غيومه لتتحول إلى مطرٍ يهطل فوق سطح تايتن، وذلك لتحافظ على البحيرات والبحار المملوءة بالميتان السائل. |
Alaska'nın bazı sığ gölleri daha şimdiden aktif olarak metan gazı kaynamaktadır. | TED | بالفعل في بعض البحيرات الضحلة في الاسكا يتفجر الميثان بنشاط الى خارج الماء. |
Yüzeyin kayayı eritebilecek kadar sıcak ve sıvı lav gölleri olduğunu düşünüyoruz. | TED | نعتقد أن سطحه حارّ بشكل كافٍ لذوبان الصخور وفيه بحيرات حمم سائلة |
Sıvı metandan oluşan gölleri ve kendine has büyük fırtınaları. | Open Subtitles | به بحيرات من ميثانٍ سائل وطِرازه الغريب من العواصف العملاقة |
Bu dereyi, başka nehirleri ve gölleri zehirleyerek geçiminizi sağlıyorsunuz. | Open Subtitles | إنكم تجنون قوت يومكم بتسميمكم هذا الجدول وباقي الأنهار والبحيرات. |
İnsanlar gölleri, kanalları yüzüyor, trenlerin altına gizleniyor, arabalara saklanıyor, ateş altında bariyerlere tırmanıyordu. | Open Subtitles | ،سبح الناس عبر البحيرات ،والقنوات، تشبثوا بأسفل القطارات تخفوا داخل السيارات، تسلقوا الحواجز تحت ضرب النار |
Uygun bir zaman olmadığını biliyorum ama Ferenc'in kaçmasına yardım ettiğim sırada mülkümün batısında kalan gölleri vereceğine söz vermişti. | Open Subtitles | وعدنى أن يترك لى البحيرات الواقعة غرب أرضى أنا فقط أريد أن أوضح الأمور وأتأكد من أنه لن توجد أى مشاكل فى هذا |
Ama böyle kıyı gölleri, her zaman avcıyı durdurmaz. | Open Subtitles | ولكن مثل هذه البحيرات لن تردع دائما الصياد |
Safir mavisi renkli erime gölleri bir değişimin gerçekleşmekte olduğunun ilk işareti. | Open Subtitles | البحيرات الذائبة الزرقاء المخضّرة هي أول علامةٍ على وجود عملية حيوية تأخذ مجراها |
Yol olarak donmuş gölleri kullanıyorlar, çünkü yüzeyi düzgün ve sağlam. | Open Subtitles | يستخدمون البحيرات المتجمدة كالطرقات، إنها مستويةٌ وصلبة |
Safir mavisi renkli erime gölleri bir değişimin gerçekleşmekte olduğunun ilk işareti. | Open Subtitles | البحيرات الذائبة الزرقاء المخضّرة هي أول علامةٍ على وجود عملية حيوية تأخذ مجراها |
Yeraltı gölleri ve mağaraları gibi ortamlarda yaşayıp hem su hem de hava soluyan tarih öncesi amfibyumlar. | Open Subtitles | تلك المخلوقات يمكن لها أن تتنفس بالماء أو الهواء تعيش بالشبكات أسفل البحيرات والكهوف |
Mesela; Sahra'nın güneyindeki sert toprağı, veya New York'u rüyadaymış gibi görmeyi ve bilinçsizce alacalanmış Avrupa tarlalarını veya küçük göletlerden oluşan Büyük gölleri... | TED | عندما تستطيع رؤية الهاردابان الجنوبي بالصحراء أو أن ترى مدينة نيويورك بطريقة خيالية تقريبا، أو الأنسجة القطنية في حقول غرب أوروبا أو البحيرات العظمى كمجموعة من البرك الصغيرة. |
Ya sonuçta buzul gölleri, yani buzulların erimesinden oluşan bu göller, üzerlerine gelen ek suyun ağırlığından taşarlarsa? | TED | وماذا لو، كنتيجة، الأنهار الجليدية الان هذه البحيرات تتكون عند ذوبان الجليد. ماذا لو انفجرت تلك البحيرات تحت وزن الماء الإضافي؟ |
Her yaz buz örtüsünün yüzeyinde bir kısım erir ve safir mavisi renkli erimiş su gölleri oluşturur. | Open Subtitles | كل صيف، تذوب بعض أجزاء سطح الصفيحة الجليدية، مشكلةً بحيرات ياقوتية الزرقة من الماء الذائب |
Nehirleri, gölleri ve dağları ile küçük şirin bir kasabadır. | Open Subtitles | مدينة صغيرة لطيفة أنهار ، بحيرات و جبال |
Tanrıların içecekleriyle dolu gölleri unuttun. | Open Subtitles | حقاً , لقد نسيتى بحيرات شراب الأمبروشيا |
Biz bu etkiyi burada erimiş havuzlarda bulduk -- temel olarak lav gölleri, bazıları Afrika kıtası büyüklüğünde | Open Subtitles | نجد أن الإصطدام قد أذاب البحيرات هنا مبدئيا" بحيرات من الحمم بعض هذه البحيرات مساحتها كقارة أفريقيى |
Sonra 2011 sonbaharında, bilim insanları Europa'da sıvı halde yüzey altı gölleri olduğuna dair rapor yayınladılar. | Open Subtitles | أدرك العلماء ... أطلقوا معلومات ... عن وجود بحيرات تحت السطح |
Bu yavaş damlacıklar, vadileri oydular ve gölleri oluşturdular. | Open Subtitles | قامت هذه القطرات البطيئة بشقّ الأودية والبحيرات |