Kimsenin kullanmasına izin verecek tipte bir adam gibi görünmüyordu. | Open Subtitles | لم يبدو مثل الرجل الذى يترك نفسه لأحد أن يستغله |
O sadece bir iblis gibi görünmüyordu. O hiç tehdit değildi. | Open Subtitles | . لم يبدو كأنه مشعوذاً ، لم يكن مهدداً على الإطلاق |
Gidecekmiş gibi görünmüyordu. | Open Subtitles | أنا متأكدة من أنه تأخر لم يبد وكأنه سيغادر |
Jumperlarla ilgili görünmüyordu .şehrin önünü kapattığımız zaman hariç. | Open Subtitles | لم يبد أنها مهتمة بمركباتنا إلا عندما كنا نسد طريقها إلى المدينة |
- İyi bir şey. Mutlu bir yerdeymişsin gibi görünmüyordu. | Open Subtitles | ذلك شيء جيّد، فلمْ يبدُ أنّك كنت في مكان سعيد. |
Ve çılgın hayatımda ilk kez her şey tamamen darmadağın görünmüyordu. | Open Subtitles | لأوّل مرّة في حياتي الجنونيّة لم يبدُ كلّ شيء تامّ المثاليّة ولا تامّ الفوضى. |
- Kamerada çok da hasta görünmüyordu. | Open Subtitles | حسناً، لم تبدُ عليه أعراض المرض بشرائط مراقبة المطعم. |
Ama bir sürtük gibi görünmüyordu. Bizim arkadaşımız olacak gibi biriydi. | Open Subtitles | في الحقيقة هي لم تبد سيئة إنها تبدو مثل واحدة من الأصدقاء |
Bu balık etli kız yaşına göre pek tecrübesiz görünmüyordu. | Open Subtitles | والتى كانت عشيقته صغيرة السن ممتلئة القوام والتى لم تبدو خرقاء على الرغم من صغر سنها |
Kız arkadaşın dün gece kayıp kocası için hiç de endişeli görünmüyordu. | Open Subtitles | عندما اتت عشيقتك ليلة امس لم يبدو عليها القلق على اختفاء زوجها |
Sadece güçlü bir dava ile oraya gittiğimi düşünüyorum. Vay. Mutlu görünmüyordu. | Open Subtitles | أتمنى فقط أن أسير هناك مع أقوى قضية لم يبدو سعيدا ً |
Diğer bebekler gibi oynamaya pek hevesli değildi ve aslında benimle de pek ilgili görünmüyordu. | TED | لم يرد اللعب مثل باقي الاطفال. وحقيقة لم يبدو مهتم بي اطلاقا. |
Dar pantolonu, birinci sınıf sarı çizmeleri ve ipek şapkasıyla seyis üniformasının içinde hiç fena görünmüyordu. | Open Subtitles | حسنا ، لم يبدو سيئا فى زى السائس مع السروال الضيق و البوت ذو القمم الصفراء و القبعة الحريرية |
O kadar uzun yol varken "Hapishaneden yeni çıktım" demek çok mantıklı görünmüyordu. | Open Subtitles | ربما لأنني خرجت تواً من السجن لم يبد أنني أملك اختياراتٍ عديدة |
Söylediğim gibi, dışarıdan öyle çok özel görünmüyordu, ama içeri doğru yürüdüğümde, hemen üç şey dikkatimi çekti: Dışarıdaki bunaltıcı sıcağa rağmen, hoş bir şekilde serindi. | TED | لم يبد هذا المبنى مميزاً من الخارج، كما قلت، ولكن عندما مشينا إلى الداخل، أصبت مباشرة بالصدمة بثلاثة أمور: أولاً، كان بارداً على نحو لطيف على الرغم من الحر الشيدي في الخارج. |
Son gördüğüm andan farklı görünmüyordu. | Open Subtitles | لم يبد مختلفاً عن آخر مرة رأيته فيها |
İyileşecek gibi de görünmüyordu. | Open Subtitles | ولم يبد الأمر أنها ستكون على ما يرام |
Ama birisinin eve zorla girdiğini duyduğumuzda, pek de endişeli görünmüyordu. | Open Subtitles | لكن، حينما سمعنا أحدهم يقتحم المكان، لم يبدُ قلقاً |
Ve çılgın hayatımda ilk kez her şey tamamen darmadağın görünmüyordu. | Open Subtitles | لأوّل مرّة في حياتي الجنونيّة لم يبدُ كلّ شيء تامّ المثاليّة ولا تامّ الفوضى. |
- Kamerada çok da hasta görünmüyordu. | Open Subtitles | حسناً، لم تبدُ عليه أعراض المرض بشرائط مراقبة المطعم. ليس قبل دخوله إلى غرفة التخزين على أية حال. |
Üzgünüm anne. O kadar kötü görünmüyordu. | Open Subtitles | أنا آسف، أمي أوه، أنا ـ ـ هي لم تبد سيئة جدا |
Olması gerektiği düşünülen parçacık, kütlesizdi ve deneylerde görünmüyordu. | Open Subtitles | الذى لم يُرى فى التجارب. لذا هذه النظريات لم تبدو لتُصبِح مفهومة. |