Son gördüğü şey ise... bebeğin ona bakan yüzü olmuş. | Open Subtitles | وكان آخر ما رآه الدمية تحدق فيه وجه الدمية |
gördüğü şey ise karısının evsiz bir adamı dudaktan öpüşüyle alakalıydı. | Open Subtitles | ما رآه كان قصة عن زوجته تعطي قبلة الحياة إلى رجل مشرد |
Katilin son gördüğü şey ise yaşlı adamın, kendi usturasını çıkarıp boğazına dayayıp kesmesi olmuş. | Open Subtitles | و آخر ما رآه القاتل أن المتدين يخرج شفره و يضعها على رقبته ثم يقطع |
Benim küçük hapishaneme baktığında gördüğü şey bir laboratuvardı. | TED | هي رأت سجني الصغير وكل ما رأته هو مختبر |
Fark etmezdi, çünkü onca silah sesinden sonra Lefferts'in tek gördüğü şey kendisine doğrultulmuş bir silahtı. | Open Subtitles | لا يهم أقصد, بعد كل إطلاق النار ذاك فإن كل ما يراه ليفيرتس هو سلاح موجه عليه |
Haklıysam Ryan'ın katilin elinde gördüğü şey Gerçek Haç'ın ilkel bir Latin taklidi. | Open Subtitles | و أذا كنتُ على حق .. ما رأه رايان بيد القاتل كان تدنيساً لا تينياً خاماً للصليب الحقيقي |
Dostum, amcan Bob' un gündüz gördüğü şey o domuz olmasın? | Open Subtitles | يارجل، هل تعتقد أن هذا الهراء هو ما رآه العم بوب في ذلك اليوم ? |
Ama asıl ilginç olan, Bay Dufosse'un çalışma odasında gördüğü şey. | Open Subtitles | الأمر المثير للاهتمام هو ما رآه السيد "دوفوس" في المكتبة |
O kargo konteynerinde gördüğü şey onu değiştirdi. | Open Subtitles | ما رآه في حاوية الشحنة تلك، غيّره |
O kargo konteynerinde gördüğü şey onu değiştirdi. | Open Subtitles | ما رآه في حاوية الشحنة تلك، غيّره |
Güvenilmez doktorun gördüğü şey bu olmalı. | Open Subtitles | لا بدَّ أنّ هذا ما رآه الطبيبُ المتخوّف |
Satterfield'in yatak odanda gördüğü şey ve bu yüzden onu öldürmeliydin. | Open Subtitles | هذا ما رآه (ساترفيلد) في غرفة نومك، ولهذا السبب إضطررت لقتله. |
Caleb'ın gördüğü şey şeytandı ve şeytanı kızın içinden çıkarmak için bir haçla onu damgaladı. | Open Subtitles | كل ما رآه [كاليب] كان شيطاناً واستخدم الصليب ليخرجه منها |
"fakat sonra gördüğü şey onu ilahi bir yumruk gibi çarpmış." | Open Subtitles | لكن ما رأته بعد ذلك كان ضربة قوية الى امعائها كانها تلقت قبضة سماوية |
"fakat sonra gördüğü şey onu ilahi bir yumruk gibi çarpmış." | Open Subtitles | لكن ما رأته بعد ذلك كان ضربة قوية الى امعائها كانها تلقت قبضة سماوية |
Bu yılki alımın dayanağı, senin duyduğun ve kızının, bir kadın, gördüğü şey mi olacaktı? | Open Subtitles | خيار هذا العام سيعتمد على ما سمعت وعلى ما رأته ابنتك، الفتاة؟ |
Bir kaç ay önce televizyonda haberleri izleyen her Avrupalının gördüğü şey kontrol edilemez bir kalabalığın sınırlar aşarak hareket ettiğiydi ve televizyondaki bu görüntülerde yüzlerce, binlerce insan yer değiştiriyordu. | TED | ما يراه الأوروبي في التلفاز، كلّ يوم، منذ عدة أشهر، عندما يشاهد نشرة الأخبار كل يوم، هو حشد من الأشخاص يأتون ولا يتمّ ضبطهم، يتنقلون بين الحدود، وكانت مئات أو آلاف الصور للناس الذين يتنقلون. |
Ama onun dengesiz gördüğü şey, aslında romantik. | Open Subtitles | و لكن كما ترى ما يراه هو غير متزن أنا أراه ... |
Nişan aldı ve işte hakimin gördüğü şey. | TED | اشار به، وهذا هو ما رأه القاضي |
Aslında gerçekte gördüğü şey, ön ekran projeksiyonu sürecinde kullanılan Scotchlite ekran üzerindeki minik tanelerin ışığının yansımalarıydı. | Open Subtitles | وما رآه حقاً هو انعكاسات الضوء على الجسيمات الزجاجية الصغيرة المكونة لشاشة العرض العاكسة والتي يتم استخدامها ضمن تقنية شاشة العرض الأمامية |
gördüğü şey ölümüne neden olmuş olabilir. | Open Subtitles | مهما رأى ربما تسبب بقتله |