"gördüğümüz gibi" - Translation from Turkish to Arabic

    • كما رأينا
        
    • كما سنرى
        
    • كما شاهدنا
        
    Çarptığını gördünüz mü? Aslında kuyruğunu da kullanıyor. Tıpkı laboratuvarda gördüğümüz gibi. TED هل رأيتم الإرتطام؟ إنه يستخدم ذيله كذلك تماما كما رأينا في المختبر
    gördüğümüz gibi bazen sadece bir tehlike bizi kutuplaştırabilir. TED و احياناً خطر واحد يستطيع استقطابنا كما رأينا
    Geçtiğimiz sene gördüğümüz gibi bu düşünce gittikçe sorgulanıyor. TED ولكن كما رأينا عبر السنوات الماضية ، أعتقد أن تلك هي مجرد فكرة. وهو موضع شكّ أكثر فأكثر.
    Daha önce de gördüğümüz gibi, Goa'uld, insan çocukları silah olarak kullanmaktan çekinmemişti. Open Subtitles كما رأينا سابقا ، فالجواؤلد لم يترددوا فى إستخدام الأطفال كسلاح
    Az önce gördüğümüz gibi. Open Subtitles كما سنرى الآن
    Burada gördüğümüz gibi, kendimizi robotlara dönüştürüyoruz. TED كما شاهدنا ، لقد قمنا بتحويل أنفسنا إلى مزيج من الانسان والآلة.
    Ama bu gece gördüğümüz gibi, onlar hayat kurtarıp, aileleri bir araya getiriyorlar. Open Subtitles لكن كما رأينا الليلة ، هم ينقذون الأرواح و يلموا شمل العائلة
    Her biri üzerinde bir kilo eroin taşıyor olabilir dün gördüğümüz gibi. Open Subtitles كلّ واحداً منهم ربما يحمل كيلومنالهيروين.. كما رأينا البارحة
    Bu sabah da gördüğümüz gibi, insanları bir araya getirmek gibi bir yeteneğim var. Open Subtitles كلانا كما رأينا هذا الصباح لدي موهبة بجمع الأشخاص معاً
    Ve saldırgan olarak bu iş yükünü USB bellek ile vermek zorunda değilsiniz Stuxnet olayında gördüğümüz gibi. TED وانت - كمهاجم - لا يتوجب عليك ان تحمل هذه الدودة مباشرة بواسطة " USB " كما رأينا في حالة دودة ستوكسنت الإلكترونية
    Su soğutmalı reaktörlerde su sirkülasyonu ile erimeyi önlemek için santrale elektrik sağlanması şarttır, Japonya'da gördüğümüz gibi. TED في المفاعلات المبردة بالماء، فيجب أن تتوفّر الطاقة لدى المحطة لتحافظ على دوران الماء وتمنع الانصهار كما رأينا في اليابان.
    Dostlarım, korkarım tekrar bu endüstrinin kâr yapabilmek için zor durumdakileri kullanmalarına izin veriyoruz. Tütün ve gıdada da geçen yıllarda gördüğümüz gibi. TED أصدقائي، مرة أخرى، أخشى أن نسمح لصناعة أن تنال ميزة على حساب التحدي الأكبر فيما بيننا لتحوله إلى ربح، كما رأينا ذلك مع التبغ والطعام في السنوات الماضية.
    Bu yüzden derin--burayı büyük 3 boyutlu bir yer içinde düşünün,... ...çok derin 3 boyutlu yer... ...orkinos,balina sürüleriyle... ...her çeşit açık deniz canlısıyla... ...burada daha önceden gördüğümüz gibi. TED إذن، فالمياه عميقة -- إنظر إليها كفراغ ضخم ثلاثي الأبعاد، فراغ ثلاثي الأبعاد ذو عمق هائل ملئ بأسراب التونة، الحيتان، و كل فئات الحياة البحرية كما رأينا هنا من قبل.
    Ve de Dünya yok olacak. Aynen gördüğümüz gibi. Open Subtitles والأرض ستتحطم كما رأينا من قبل
    Ama dün gece Kidz'de gördüğümüz gibi canlı yayında her şey olabilir. Open Subtitles لكن و كما رأينا تلك الليلة في برنامج "أطفال أمريكا يغنون" أى شيئ يمكن أن يحدث أثناء البث الحى
    Biz neden bilimi ve mühendisliği bu şekilde öğretmiyoruz-- ki burada kamu hizmeti ve kahramanlık anahtar değerler olarak görünüyor, Çünkü gerçekten,bu genellikle kahramanlıktır, kahramanlık sadece halkın vurdum doymazlığına değil aynı zamanda Flint'te gördüğümüz gibi sistemik kötülüğe de antidottur. TED لماذا لا نقوم بتدريس العلوم والهندسة بهذا الشكل؟ حيث يتم النظر إلى البطولة وخدمة الناس على أنها قيم أساسية، لأنه عادة فإن الأفعال البطولية لا تقوم فقط بمحاربة الإهمال العام، بل أيضًا تحارب الشر التنظيمي، كما رأينا في فلينت.
    gördüğümüz gibi mi? Open Subtitles كما رأينا الأن ؟
    Bu da makinelere insanlardan daha öteye bakma yetisini verecek. Go oyununda gördüğümüz gibi eğer daha fazla bilgiye erişebilirlerse, gerçek hayatta bizden daha iyi kararlar alabilecekler. TED و هذا ما سيُمكِّنها، باستخدامِ قُدُراتِها الهائلةِ في حسابِ الاحتمالاتِ المستقبليّة، كما رأينا لتوّنا في لعبةِ "غو"، إنْ تمكّنت من الوصولِ إلى المزيدِ من المعلومات، من اتّخاذِ قراراتٍ أكثرَ منطقيّةً من قراراتنا في العالمِ الواقعيّ.
    Fakat böyle yaparak, bir çatışma tetikleme riskini de ekliyor -- az önce gördüğümüz gibi, çok önemli bir risk -- ve kolektif bir güvenlik çözümü ile karşı koymamız gerekebilecek bir risk, ve bu hepimizi içeriyor: Avrupalı müttefikler, NATO üyeleri, Amerikan dostlarımız ve müttefiklerimiz, diğer Batılı müttefiklerimiz, ve belki, ellerini biraz da olsa zorlayarak, Rus ve Çinli müttefiklerimiz. TED ولكن بالقيام بذلك، يضيفون أيضا مسؤوليتهم الخاصة في التسبب في النزاع -- كما رأينا للتو، وهو خطر مهم جدا -- وخطر يمكن ان يكون علينا مواجهته بحل الأمن الجماعي الذي يضم كل واحد منا : حلفاء اوروبيين وأعضاء حلف شمال الأطلسي ، أصدقائناوحلفائنا الأمريكيين، حلفائنا الغربيين الأخريين، وربما ، من خلال إجبارهم قليلا ، شركائنا الروس والصينيين.
    Buna rağmen, biz vaktimizin çoğunu piramitin en tepesine odaklanmak için harcıyoruz, hali hazırda, insanlara tamamen uyum sağlayan şeylere çare bulmaya çalışarak, çözülmesi çok zor olay şeylerle uğraşarak -- HIV örneğinde de gördüğümüz gibi. TED ومع ذلك، فإننا نستهلك معظم طاقتنا في التركيز على هذا المستوى من الهرم، في محاولة لمعالجة الأمور التي تكيفت تماما مع البشر، التي سيكون من الصعب جدا معالجتها - كما شاهدنا في حالة فيروس HIV

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more