"gülümseyerek" - Translation from Turkish to Arabic

    • تبتسم
        
    • بابتسامة
        
    • مبتسماً
        
    • ابتسامة
        
    • مبتسمة
        
    • إبتسمت
        
    • تبتسمين
        
    • بإبتسامة
        
    • نبتسم
        
    • يبتسمون
        
    • ويبتسم
        
    • إبتسامة عريضة
        
    • يبتسم
        
    • سأبتسم
        
    Odada, babamın bedenine bakarak ve gülümseyerek uzun süre sessizce durdu. Open Subtitles "في غرفتـه، وقفت بهدوء تـام لفترة طويلة أمـام جسده وهي تبتسم
    Kalplerimiz dolduğunda gülümseyerek konuşacağız. Open Subtitles عندما كان قلوبنا حتى الشبع سنقوم يقول بابتسامة
    Merak etme, Paramparça olsa bile gülümseyerek ölecek. Open Subtitles لا تقلق فحتى لو أراد تفجير نفسه فسيموت مبتسماً
    Çukur gözlü figür, zoraki gülümseyerek sıska yüzüyle ona dik dik baktı. TED بدأت عيونه الغائرة من وجهه الهزيل بالتحديق به، مع رسم ابتسامة ملتوية.
    - Göz kırpıp gülümseyerek hırsızlık yapan bir hackerdan ahlak dersi almak güzel. Open Subtitles المثير في الأمر أن هذا الدرس يأتي من الهاكر التي أخذت ماله مبتسمة
    Hızlı bir şekilde eliyle eteğini aşağıya indirdi ve bana gülümseyerek yanımdan geçti. Open Subtitles وبسرعة سيطرت عليه بيدها وعندما عبرت، إبتسمت
    Odadan gülümseyerek çıktın, sonra da kapıya yaslandığın anda gülümsemen söndü. Open Subtitles خرجت من الغرفة و أنت تبتسمين بعد ذلك تلاشت إبتسامتك و أنت تستندين على الجدار
    Mae, pirinçten tahtına oturmuş, o zevksiz arabayla anacaddeden geçerken... gülümseyerek herkese selam veriyor ve bütün serserilere öpücük dağıtıyordu. Open Subtitles و هى تجلس على عرش نحاسى و تركب بابتذال و تطفو عبر شارع مينز تبتسم و تنحنى و تنثر القبلات لكل الحثالة الواقفون فى الشارع
    Mae, pirinçten tahtına oturmuş, o zevksiz arabayla anacaddeden geçerken... gülümseyerek herkese selam veriyor ve bütün serserilere öpücük dağıtıyordu. Open Subtitles و هى تجلس على عرش نحاسى و تركب بابتذال و تطفو عبر شارع مينز تبتسم و تنحنى و تنثر القبلات لكل الحثالة الواقفون فى الشارع
    # İnsanlar gülümseyerek benim şanslı olduğumu söylerler # Open Subtitles # الناس تبتسم وتقول لي أنني أنا المحظوظه#
    Ama, estetik cerrahımın her zaman söylediği gibi "Eğer ölmek zorundaysanız gülümseyerek ölün." Open Subtitles ولكن ، كما قال جراح التجميل "اذا كان عليك الذهاب اذهب بابتسامة
    - Gerçekten de öyleydi. Bu sabah gülümseyerek uyandım. Open Subtitles لقد استيقظت اليوم بابتسامة عريضة - أنا أيضاً -
    Dedi ki "Düşmanınız size küfrederse, gülümseyerek yanıt verin" Open Subtitles اذا تلقيت اساءة من العدو فبادله بابتسامة - غوجو يقول ذلك؟
    Onun yüzünden mi burada durup gülümseyerek başka bir adamla ilişkiye başladım diye bana iyi dileklerini iletiyorsun? Open Subtitles هل هي السبب في جعلك تقف هنا مبتسماً و تتمنى لي الخير عندما تراني مقدمه على علاقة برجل آخر ؟
    Gökkuşağın gülümseyerek gelecek Open Subtitles سوف يأتى قوس قزح مبتسماً لنافذتك
    Asla yapmam... Problem değil. İşte hayallerimdeki kız bana gülümseyerek geliyor. Open Subtitles لا بأس، لأن فتاة أحلامي تقترب مني وتعلو شفتها ابتسامة لي فقط
    "Çok çok teşekkür ederim" demelisin bunu gülümseyerek söylemeye dikkat et Open Subtitles عليك أن تشكرهم كثيراَ وتتأكد أن تبقي ابتسامة على وجهك
    Evet, Jenny. Kiliseye gülümseyerek git. Open Subtitles إذهبي إلى الكنيسة وأنتِ مبتسمة
    Ona gülümseyerek, iyi bir evlat gibi önüne lanet çorbasını koydukça... her şeyin yolunda olduğunu düşünür. Open Subtitles إذا إبتسمت له وقدمت له حساءه اللعين . كالإبنة الجيدة , سيعتقد أن الأمر بخير
    Sevgilin aynı Devdas gibi... ve sen gülümseyerek masum olmaya çalışıyorsun. Open Subtitles "تجعلينه يعاني مثل (ديفداس)" "و بعدها تبتسمين ببراءة"
    Ama güne gülümseyerek başlayabilmem için genellikle küçük bir viski içerim. Open Subtitles شكرا لكني في العادة أشرب خاصتي مع القليل من الويسكي لأجعل يومي يبدأ بإبتسامة
    gülümseyerek birbirimize bakıyorduk ve birini bekliyorduk. Open Subtitles نتبادل النظرات و نبتسم بينما ننتظر حضور شخص ما
    Çocukların ve ailelerin gözlerinin içine bakıp da gülümseyerek şöyle dediklerini duymak: Open Subtitles عندما أنظر إلى أعين الأطفال و الأباء.. و هم يبتسمون و يقولون:
    gülümseyerek konuşuyordu, birden başιma vurdu. Open Subtitles كان يرافقنا وهو يتحدث ويبتسم ، ثم ضربني على رأسي
    Onları günlerce, günlerce dinleyebilirim, hem de gülümseyerek. Open Subtitles لأيام يمكنني أن أصغي لهم وهم يستمرون مع إبتسامة عريضة على وجهي
    Fakat o ok başları yığınına baktığında onların hediye olduğunu düşünür, onları alır, gülümseyerek uzaklaşır. TED لكنه ينظر لكومة الرؤوس، معتقداً أنها هدية، يأخذها، يبتسم ويمضي.
    gülümseyerek sana yalvaracağım. Open Subtitles و أنا سأبتسم و أقترب منك

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more