Tek derdiniz, bebek yapabilmek için kızı gülmekten alıkoyabilmek olacak. | Open Subtitles | ستصبح مشكلتك أن تجبرها على التوقف عن الضحك لتنجب أطفالا |
Tepkileri bazen o kadar komik oluyor ki gülmekten kendimizi alamıyoruz. | Open Subtitles | ردود أفعالهم هزلية للغاية ببعض الأحيان لايمكنهم أن يتوقفوا عن الضحك |
Bu sırada, kameranın solunda oturan iki Danimarkalı genç, gülmekten kırılıyorlar. Bu durumun hayatlarında gördükleri en komik şey olduğunu düşünüyorlar. | TED | الآن في هذا الوقت، الشابان الدنماركيان اللذان على يسار الكاميرا يتداعيان من الضحك. يعتقدان أنه أكثر شيئ مضحك رأوه على الإطلاق. |
Sana göstereyim. Bana söylediğin gibi yaptım, gülmekten kırıldılar. | Open Subtitles | فعلت ما قلت لي , وأوقعهم ذلك في نشارة الخشب من كثرة الضحك |
Baba Andrews gülmekten çatlıyor. | Open Subtitles | و العجوز اندروز هناك ايضا و الضحك يملا وجهه |
Evet. Harikasınız, gülmekten karnım ağrıdı. Harika. | Open Subtitles | نعم ، أصبت بالدوار من شدة الضحك ، لأنك رائع |
Öyle. Sana bir bakmam yeterdi. gülmekten yerlere yatardım. | Open Subtitles | نعم, لقد كنت أسقط على الأرض من شدة الضحك عندما أنظر إليكِ |
Sizin gülmekten nefret ettiğiniz, iğrendiğiniz tamamıyla komediye adanan kitabı. | Open Subtitles | الكتاب المُخصص كُلياً للكوميديا والذي تكرهه . . بقدر ما تكره الضحك |
gülmekten az kalsın altıma yapacaktım. Askerler ona bayılıyor. | Open Subtitles | كدت ان اتقيأ من كثرة الضحك عليه وعساكر الهيئة احبوه |
Ama senin şu Norman Mailer hikayene gülmekten kendimi alamıyorum. | Open Subtitles | أنا فقط لا أستطيع أن أتوقف عن الضحك في قصتك عن باعث بريد نورمان |
Şey, patron biz seni ağlatabiliriz, gülmekten. | Open Subtitles | حسناً،يازعيم.. يمكننا أن نبكيك من الضحك. |
Onun adını duyunca gülmekten kendini alamıyor. | Open Subtitles | .. فهو عندما يسمع بخبرها لا يستطيع ان يمسك نفسه من الضحك |
Biz... bugün deli gibi güldük! gülmekten öldüm! | Open Subtitles | لقد كنا نضحك اليوم مثل المجنون لقد كدت اموت من الضحك |
Biz bugün deliler gibi eğlendik! gülmekten ölüyordum! | Open Subtitles | لقد كنا نضحك اليوم مثل المجنون لقد كدت اموت من الضحك |
Sergilediğim korkaklık karşısında okula koşup gülmekten ölme hakkına sahipti. | Open Subtitles | عرض مروع فى الجبن ، كان من حقها أن تتجول فى المدرسة وتضحك على |
Sanırım o kadar gülmekten yüzüm gerçekten ağrıyor. İçki? | Open Subtitles | وجهي يؤلمني من كثرة الابتسام أتريدين شرابًا ؟ |
Şimdi oturup onu dinleyeceksiniz ve gülmekten yerlere yatacaksınız çünkü gerçekten çok komik. | Open Subtitles | ستجلس و ستستمع لها و ستضحك كما لم تضحك من قبل لأنّها فعلاً مضحكة بشكلٍ لا يصدق |
Tıpkı en yakın arkadaşınızla gülmekten yerlere yattığınız aranızdaki şakalaşma gibi. | TED | مثل تلك المزحة الخاصة بك وبصديقك المفضل التي تجعلكما تنفجران ضحكاً. |
Dün gece bu videoyu seyrederken gülmekten ölecektim neredeyse. | Open Subtitles | وغيرها مما أرادته مايبل وكنت أدفع مقابله كالأحمق. لقد ضحكت كثيراً |
Misafirlerin yanında bile kırılırdık gülmekten. | Open Subtitles | ... تلك المرة عندما كان عندنا ضيوف لقد ضحكنا كثيرا |
Ne zaman sana komik bir şey söyleseler... gülmekten yerlere yatarsın hep. | Open Subtitles | كلما يقول لك أحد شيئا مضحكا فأنك تضحك بشده وبقوه |
Horace Pete's hakkında hikâyeler anlatırdı ve gülmekten yerlere yatardım. | Open Subtitles | اعتاد ان يحكي لي قصص عن هوراس وبيت وهو حقاً اضحكني |
Düşündüğümüz isimleri duysan gülmekten ölürsün. Bir tanesini hatırlıyorum da-- | Open Subtitles | ستموت ضحكا على الاسماء التى اخترعناها استطيع ان أتذكر واحدا |
Ve ben de siz pilotlar beni gülmekten öldürüyorsunuz diyorum! | Open Subtitles | وما زلت أخبرك أنتم الطيّارون تضحكوني كثيراً |
Öyle bir hareketim var ki gülmekten kırılacaksınız. | Open Subtitles | حسناً، لدي حركة ستهدم المنزل |