Ama böyle bir şey yüzünden başkalarının bana gülmesini istemiyorum. | Open Subtitles | ولكنني لا أريد أن يضحك علي الآخرون بسبب شيء كهذا |
Vay be, sizin yaptığınız bu yaratıcı şey, yaşamanızı kazanmak için şaka yazmak, dünyanın gülmesini sağlamak. | Open Subtitles | الشيء الإبداعي الذي تقومون به يا شباب تكتبون نكت للعيش وتجعلون العالم يضحك |
Unutma, eğer sen kendine daha fazla gülüyorsan dünyanın sana gülmesini duyamazsın. | Open Subtitles | تذكّري فقط أنّكَ لا تستطيعين سماع العالم يضحك عليكِ إن كانت ضحكتكِ أعلى. |
Tamam, içeri giriyorum ama kimsenin üstüme gülmesini istemiyorum. | Open Subtitles | سوف ادخل ولا اريد اى احد ان يضحك على |
Öyle ciddi ki... - Kimsenin gülmesini istemiyorum. | Open Subtitles | لا أظن أنني جعلت شخصاً يضحك أبداً |
Ona istek üzerine gülmesini ve ağlamasını söyleyiniz. | Open Subtitles | أخبره بأن يضحك ثم يبكي |
Orada Adam'ın osurmasını, sonra da yaptığını komik bulup gülmesini ya da Paul'un yatağa gelmeden önce çişinin klozetteki suya çarpışını dinlemek zorunda kalmazdım. | Open Subtitles | حيث لن أسمع (آدم) يضرط وثم يضحك بشأنها أو أسمع بول (بول) يضرب في المرحاض |
Fallon'un kendi yaptığı şakalara gülmesini seviyorum. | Open Subtitles | احبه عندما يضحك على نكاته |
Onun tüm şirketin önünde küçük düşmesini istedim, Turks ve Caicos Adaları'ndaki sahilde uzanıp senin hazırladığın sahte izin talebine gülmesini değil. | Open Subtitles | أريد إذلاله أمام الشركة بأكملها لا الاستلقاء على احد شواطيء (تيركس و كايوكس) يضحك على الطلب المُزور الذي قمتي به |