Ve sen, kardeşim.... ...pazartesi işte hile yapıp, pazar günü kiliseye gidemezsin. | Open Subtitles | وأنت يا أخي لا يمكنك الذهاب إلى الكنيسة يوم الأحد وتغش في الأعمال يوم الاثنين لا |
Peder, pazar günü kiliseye gitmeye benzemez bu iş. Ölebilirsiniz. | Open Subtitles | هذا لن يكون مثل السير على الأقدام الى الكنيسة يوم الأحد |
Sizler, Pazar günü kiliseye gidip oturmak istiyorsunuz. | Open Subtitles | تحبون أن تجلسوا فى الكنيسة يوم الأحد, أليس كذلك؟ |
İlk yapacağımız şey Pazar günü kiliseye gitmek olacak. | Open Subtitles | اول امر سنقوم به هو الذهاب للكنيسة يوم الاحد |
İlk önce müşterileri bir araştıralım sonra Pazartesi günü kiliseye gideriz. | Open Subtitles | حسناً، لنبحث عن قوادين أثناء وجودنا في الخارج هنا وسنذهب للكنيسة يوم الاثنين |
Sizler, Pazar günü kiliseye gidip oturmak istiyorsunuz. | Open Subtitles | تحبون أن تجلسوا فى الكنيسة يوم الأحد, أليس كذلك؟ |
O Pazar günü kiliseye üniformalarımla gelmekten gurur duymuştum. | Open Subtitles | لقد شعرت بالفخـر عندما إرتديت الزى الأزرق الرسمـى فى طريقى إلى الكنيسة يوم الأحد |
Annen pazar günü kiliseye gelmemi istedi. | Open Subtitles | مرحباً، أمّك طلبت منى مواعدتها فى الكنيسة يوم الأحد |
Aslında pazar günü kiliseye gelirsen güzel olurdu. | Open Subtitles | حسنٌ، سيكون من اللطيف إذا جئتِ إلى الكنيسة يوم الأحد. |
Bay Quincannon'un pazar günü kiliseye gittiğini biliyor muydun? | Open Subtitles | أنا لا أعلم حقاً. هل كنت تعلم أن السيّد كوينكانون كان في الكنيسة يوم الأحد؟ |
Pazar günü kiliseye götürebilirsin belki. Evet. | Open Subtitles | ربما يجب أن تأخذها للكنيسة يوم الاحد. |