Ve biliyoruz ki bu konu sadece gıdanın üretimi değil. | TED | ونعلم أن القضية هي ليست فقط في إنتاج أو توفر الطعام. |
Ve şu anda gıdanın dönüştüğü şey, düşük oranda bir bağımlılık. | Open Subtitles | و أضفنا أيضاً حفنة من الملح إلى طعامنا، و مالذي أصبح عليه الطعام الآن لقد أصبح إدمان متدني الجودة. |
Ama domuzlarıma verdiğim çoğu gıdanın aslında insan tüketimi için uygun olduğunu ve sadece olayın görünen kısmını tırmaladığımı farkettim; gıda tedarik sürecinde daha yükseğe çıktıkça, süpermarketlerde, manavlarda, fırınlarda, evlerimizde, fabrikalarda ve çiftliklerde, çok fazla gıda ziyan ediyorduk | TED | لكني لاحظت أن معظم الطعام الذي أطعمه لخنازيري كان للاستهلاك البشري في الواقع، وأنني كنت أتعامل مع المشكلة بسطحية، وهذا ما تفعله سلسلة الإمدادات الغذائية، في الأسواق المركزية، ومحلات الخضار، والمخابز، وفي بيوتنا، في المصانع والمزارع، كنا نبدد الطعام. |
Ve kullanılan gıdanın üçte birinin imkanı olmayan en küçük çiftçiden gelmesini şart koşmuşlardı. | TED | واشترطوا أن يأتي ثلث الغذاء المستخدم من مزارعين صغار لم تتوفر لهم مسبقاً الفرص. |
gıdanın, suyun, toprağın, iklimin hikayeleri aşağı yukarı aynı. | TED | قصة الغذاء والماء والتربة والمناخ هي نفسها تماما. |
Herkes lokavordu, New York civarında bile domuz çiftlikleri vardı, ve gıdanın dört bir tarafa nakliyesi saçmasapan bir fikirdi. | TED | كان الجميع لوكافور، حتى نيويورك كان لها مزارع خنازير قريبة وإستيراد الغذاء من كل الأنحاء كانت فكرة سخيفة. |
Maalesef, deneysel veriler, iyi istatistikler bulunmamaktaydı, ve bu yüzden iddiamı ispatlamak ve ne kadar gıdanın ziyan edildiğini açığa çıkarmak için yeni bir yol bulmak zorundaydım. | TED | لسوء الحظ، لا توجد بيانات تجريبية وإحصائيات جيدة وثابتة، وبالتالي، لكي أثبت وجهة نظري، علي أولاً أن أجد طريقة معتمدة للكشف عن كمية الطعام المبدد. |
Bir gıdanın baharatlılığının standart ölçüsü, Scoville ölçeğindeki oranıdır. Bu ölçek, ısının insanların algılayamayacağı ölçüye gelmeden önce ne kadar kapsaisin miktarının seyreltilebileceğini ölçer. | TED | القياس المتبع لمدة حَدّية الطعام يتم عن طريق قياسه على مقياس سكوفيل، والذي يقيس كم يمكننا أن نمدد محتواه من الفلفين إلى درجة لا يمكن الإحساس بالطعم الحار من قبل البشر. |
Ve bu yoldan devam edersek, çocuklarımızı kötü gıdayla beslemeye devam edersek, çocuklarımıza sağlıklı gıdanın ne olduğunu öğretmemeye devam edersek, ne olacak? Neler olacak biliyor musunuz? | TED | واذا ما استمرينا في هذا الطريق اذا استمرينا في اطعام الأطفال طعام سيئ اذا ما استمرينا في عدم تعليمهم عن ماهية الطعام الجيد ماذا سيحدث؟ تعلمون , ماذا سيحدث ؟ |
Sunduklarımızın artmaya devam edeceğinden hiç şüphem yok ama bu zaman alacak ve iyi gıdanın geleceğini şekillendirmek için daha çok kişiye gerek var. | TED | ليس لدي أي شك في أن عروضنا سوف تستمر في النمو، ولكن سيأخذ الأمر بعض الوقت، وأعلم أن هناك الحاجة لوجود العديد من الناس لتشكيل مستقبل الطعام الجيد. |
Şimdi birçok insan gıda fiyatlarının artmasından şikayetçi, ama aslında gıda fiyatları düşüyor, bu garip çünkü aslında tüketiciler gıdanın gerçek fiyatını ödemiyorlar. | TED | الآن، سعر الأطعمة يتشكى منه أغلب الناس، لكن للحقيقة، سعر الطعام يتراجع، وهذا غريب; لأنه في الحقيقة، المستهلكون لايدفعون التكلفة الحقيقية للطعام. |
Burada göreceğiniz şey büyümenin, bitki örtüsünün ritmi -- kıtalardaki gıdanın bir kaynağı -- doğrudan deniz yüzey sıcaklığı ritmine bağlı. | TED | ما الذي سترونه هو أن النغمات في النمو, في نمو النباتات-- التي يعتبر الطعام قائمة فرعية منه على القارات مرتبطة مباشرة لنغمات لحرارة سطح البحر |
BİR GRANOLA BAR = 1,75 ÇAY KAŞIĞI ŞEKER BİR DİYET GRANOLA BAR = 1,75 ÇAY KAŞIĞI Bu, işlenmiş gıdanın güzelliği. | Open Subtitles | هذا هو جمال الطعام المعالج |
Ancak gıdanın organik veya yerel olup olmadığına odaklanan sürüsüyle insanla beraber, asıl önemli sorunların üzerinde bir türlü durulmuyor. | TED | الحل يكمن في وجود اناس اذكياء يضعون جل تركيزهم على ما اذا كان الطعام عضويا أم محليا أو ما اذا كنا نتغامل برحمة و حنكة مع الحيوانات لم يتم طرح اهم القضايا حتى الان ! |
Geçen yıl Çin'de yeni işletmelerin iyi gıdanın geleceğine yardım edebilmeleri için bir gıda hızlandırıcı ve VC platformu kurdum; gerek sürdürülebilir protein kaynağı olarak yenilebilir böceklerin kullanımı gerek gıdayı daha uzun süre taze tutacak temel yağlar olsun. | TED | في العام الماضي، قمت بتأسيس أول معالج صيني لتكنولوجيا الغذاء ومنصة للاستثمار الجماعي لمساعدة الشركات الناشئة في تشكيل مستقبل الغذاء الجيد بالطريقة التي يريدونها، يكون ذلك من خلال استخدام الحشرات الصالحة للأكل كمصدر أكثر استدامة للبروتين أو استخدام الزيوت الأساسية للحفاظ على الطعام طازجًا لفترة أطول. |
40 yıl sonra, küresel organik hareketi toplam gıdanın %0.7'sine ulaştı. | TED | بعد 40 عام من ظهور حركة المنتجات العضوية هي لم تستحوذ سوى على 0.7 إلى واحد بالمئة من صناعة الغذاء العالمية. |
Bu her birimizin ve çocuklarımızın evdeki 5 poundluk (2.26 kg) torbalar kadar böcek ilacı tükettiği anlamına gelir. Burada böyle bir torbam olsa ve onu parçalayarak açsam, yerde oluşacak yığın her sene tükettiğimiz ve çocuklarımızı beslediğimiz gıdanın içindeki böcek ilacı kadar olacaktır. Amerika'daki tüketim ve üretim tarzımız yüzünden. | TED | هذا يعني أن كل فرد منا ومن أبنائنا يستهلك ما يعادل حقيبة تسع لخمسة أطنان هذه الحقائب متوفرة في منازلكم , لو كانت معي واحدة هنا وقمت بفتحها ستسكب لي كومة على الأرض انه المقدار الذي نستهلكه ونطعم أبنائنا سنوياً من المبيدات الحشرية بسبب ما يحدث في تموين الغذاء وبسبب الطريقة التي نستهلك بها المحاصيل في أمريكا |