Orduda olmak demek gerçeği ortaya çıkarmaktır ve gerçek üstümüze geliyor. | Open Subtitles | تقود مع الجيش كان لأجل كشف الحقيقة ويوم الحقيقة أتي لنا |
Senden iyisi yok. Sen hep... - ...gerçeği ortaya çıkarabilirdin. | Open Subtitles | لا يوجد من هو أفضل منك، يُمكنك كشف الحقيقة دائماً |
Amirim, dava kapanmış olsa bile bu gerçeğin ortaya çıktığını göstermez araştırmanın amacı gerçeği ortaya çıkarmaktır. | Open Subtitles | أيها الرئيس، إن إغلاق القضية لايعني أن الحقيقة قد كُشفت هدف التحقيق هو كشف الحقيقة |
Eminim gerçeği ortaya çıkartmak için önemli bir kanıt buluyordur. | Open Subtitles | لا شك أنّه يبحث عن دليل مهمّ يكشف عن الحقيقة. |
Demek istediğim, kazanmamızın sebebi bütün gerçeği ortaya dökmemizdi. | Open Subtitles | وجهة نظري صحيحة، سبب فوزنا بهذهِ القضية هو لأننا أفصحنا عن الحقيقة كاملة. |
Hata yaptı. gerçeği ortaya çıkarmak olanları geri getirmez. | Open Subtitles | لقد أخطأ كشف الحقيقة لن يصلح الأمر |
İnsanların kalbindeki gerçeği ortaya çıkarıyorlar. | Open Subtitles | يمكنها كشف الحقيقة في قلوب الرجال |
İşte bu yüzden benim gibi inanan insanları karalayıp... gerçeği ortaya çıkarmaya çalışan insanları yok ediyorlar... | Open Subtitles | لهذا السبب يحاولون التشكيك في المؤمنين بالفضائيين أمثالي والقضاء على الأشخاص الذين يهددون كشف الحقيقة... |
Takase-san'ın kanı, gerçeği ortaya çıkardı. | Open Subtitles | دماء تاكاسي كشف الحقيقة |
gerçeği ortaya çıkarttım! | Open Subtitles | لقد كشفت عن الحقيقة |
Bu yüzden biz sadece gerçeği ortaya çıkarmaya çalışıyoruz. | Open Subtitles | لذانحنفقط.. نبحث عن الحقيقة |