Çünkü konu ben olduğumda, senin gerçeği söylemekten tamamen aciz olduğunu düşünüyorum. | Open Subtitles | لأنه عندما يأتي الحديث على ذكري أنا أعتقد أنك فى الحقيقة غير قادرة على قول الحقيقة |
gerçeği söylemekten çekindiğim için değil ama sana özellikle karım ve çocuklarımı bu görüşmenin dışında tutacağımı söylemiştim. | Open Subtitles | ليس لأني أخشى قول الحقيقة بل لأني أطلب بالتحديد أن تترك زوجتي وأطفالي خارج هذا النقاش |
Çünkü aynı benim gibi sevdiklerine gerçeği söylemekten aciz bir yalancısın. | Open Subtitles | لأنكِ مثلي، كاذبة غير قادرة علي قول الحقيقة. |
Bu yüzden senden hoşlanıyorum, R.J asla gerçeği söylemekten korkmuyorsun. | Open Subtitles | لهذا احبك (ار جي) انت لاتخاف أبداً من قول الحقيقة |
Bu karmaşanın içine sürüklenip tanıklık için çağırılırsam gerçeği söylemekten başka şansım kalmaz. | Open Subtitles | إن دُعيتُ إلى الشهادة فسأجرّ إلى هذه الفوضى وأضطرّ إلى قول الحقيقة... |
gerçeği söylemekten başka çare bırakmadın. | Open Subtitles | لم تتركي لي خيارا سوى قول الحقيقة |
gerçeği söylemekten korkma. | Open Subtitles | لا يجب أن تخاف من قول الحقيقة |
gerçeği söylemekten daha zevk vericidir. | Open Subtitles | شيئ أكثر لطافة من قول الحقيقة |
Bana gerçeği söylemekten bahsetmeyi bile düşünme. | Open Subtitles | إياك أن تحدثني عن قول الحقيقة |
Lucy, babanı incitmemek için gerçeği söylemekten korkuyor musun? | Open Subtitles | ...لوسي ) ، أنتِ خائفة من قول الحقيقة ) لأنّكِ سوف تجرحين مشاعر والدكِ ؟ |