Evet, radikal içeriğin internette yayılması gibi gerçek bir problem var. | TED | نعم , هنالك مشكلة حقيقية في المحتوى المتشدد الذي ينتشر في جميع أنحاء شبكة الانترنت |
-Biliyorsun, bu okulda gerçek bir problem var, ve kimse bununla ilgili konuşmaya cesaret edemiyor. | Open Subtitles | كما تعلمين، هناك مشكلة حقيقية فى هذا المدرسة ولا أحد لديه الشجاعة ليتحدث عنها. |
Karşısında gerçek bir problem var. | Open Subtitles | هي لديها مشكلة حقيقية على يديها |
Neyse, bu gerçek bir problem. | Open Subtitles | على أية حال، هو مشكلة حقيقية. |
? Lemon, Bu gerçek bir problem değil. | Open Subtitles | ليمون", هذه ليست مشكلة حقيقية" |
Hey! Bu gerçek bir problem. | Open Subtitles | أنتى ، غنها مشكلة حقيقية |
bu gerçek bir problem -- sadece Red Sox kötü bir sezon geçirdiği için değil -- fakat bu gerçek bir problem çünkü, burda TED' de tartıştığımız gibi, dünyada ki gerçek problemleri ilginç problemleri çözmek için ölçekte ve faaliyette evrenseldir, onlar evrensel konuşmalara ihtiyaç duyarlar evrensel sonuçlara ulaşmak için. | TED | وهذه مشكلة حقيقية -- ليس فقط لأن فريق الريد سوكس يمرون بسنة سيئة رياضيا -- ولكنها مشكلة حقيقية لأن، كما نناقش هنا في TED، المشاكل الحقيقية في العالم المشاكل الجديرة بإيجاد حلولها هي مشاكل عالمية من ناحية المقاييس والمدى، وتتطلب حوارات عالمية للخروج بحلول عالمية. |
- gerçek bir problem. | Open Subtitles | مثل... مشكلة حقيقية. |