Ama onun unuttuğu şudur ki bilinç olmaksızın, gerçek mutluluğa ulaşmak için hiç bir yolu yoktu ve hatta aşkınlık ihtimali de. | TED | لكنه نسي ايضا انه بدون الوعي لن يحصل على السعادة الحقيقية وحتى في إمكانية التعالي |
Onu alınca gerçek mutluluğa ulaşacağımı sanırdım. | Open Subtitles | كنت أظن أن حصولي على واحد منها يعني السعادة الحقيقية. |
Ancak iki zıt güç bir olunca gerçek mutluluğa erişilebilir yazıyor demiştim. | Open Subtitles | :كان محفورًا على اللوح الحجري ."تكمُن السعادة الحقيقية حينما تتحد قوتان متضادتان |
Benim kutsal görevim gerçek mutluluğa giden yollarda, size yol göstermek. | Open Subtitles | إنه من واجبي المقدس أن أقدمك الى طرق السعادة الحقيقية |
Sona geldik, sanırım Howard Moskowitz'in en güzel dersi şuydu. İnsanoğlunun çeşitliliğini kucaklayarak, gerçek mutluluğa giden daha emin bir yol bulabiliriz. | TED | هذه هي النهاية, و اعتقد أن أكثر دروس هاورد موسكوويتس جمالا هي تبنيه للتنوع بين البشر, سوف نجد طريقة أكثر يقينا نحو السعادة الحقيقية. |