Biz bir bakıma hayatın acı gerçekleriyle yüzleşmemeye inalmız bir şekilde alıştık. | TED | نحن غير مستعدون على الإطلاق لمواجهة حقائق الحياة القاسية، في إدراك يقينى مؤكد. |
Burası aktif bir av kampı ve o akşam ekip, kutuplarda geçimini sağlamanın gerçekleriyle tanışıyor. | Open Subtitles | هذا مخيم صيد فاعل، وفي تلك الأمسية تعرّف الفريق على حقائق إعالة المرء لنفسه في القارة الشمالية |
Ama hayatımızın gerçekleriyle yüzleşmiyor. Görüyor, ve yüzünü başka tarafa çeviriyor. Ben çevirmiyorum. | Open Subtitles | لكنها لا تواجه حقائق حياتنا، هي ترى ثم تشيح بنظرها. |
İşte bu yüzden sana bu sıkıcı dünyevi gerçekleriyle, kişisel düşüncelerinin arasında bağlantı kurmanda yardımcı olacağım. | Open Subtitles | - ولهذا السبب سوف أساعدك توصيل حقائق (ماندين) المملة لأفكار حول حياتك الشخصية. |
Ve Virgil sonunda hayatın gerçekleriyle tanışır. | Open Subtitles | وقريباً يتعلم (فيرجل) حقائق الحياة |