Bak, uzaydaki ivmemizi ve göreceli pozisyonumuzu bir gerçeklikten diğerine koruyoruz. | Open Subtitles | نحمل معنا قوتنا الدافعة وموقعنا النسبي في الفضاء من واقع لآخر. |
Peki ama size alternatif bir gerçeklikten haberlerle dolu bir gazete verilseydi? | TED | لكن ماذا لوكنت تملك صحيفة مليئة بقصص من واقع مختلف؟ |
Bu dünyanın içinde ne görüyorsan sanal gerçeklikten başka bir şey değil. | Open Subtitles | ما ترينه حولك هذا العالم بأكمله هو لا شيء أكثر من واقع افتراضي |
Teşekkür ederim. Aynen katılıyorum. Sana gerçeklikten bahsedeyim, Mickey. | Open Subtitles | شكراً.أوافقكِ الرأي دعني أخبرك بشيء عن الواقعية, يا "ميكي" |
Bu yeni ortaya çıkan "görsel" kültürde mükemmel görünmek gerçeklikten çok daha önemli. | TED | في هذه الثقافة المرئية الجديدة مظهر المثالية أهم بكثير من الواقع |
Sözüne güvenilir bir şahit olursa ya da kendimiz görürsek kesin gerçeklikten bahsedebiliriz. | Open Subtitles | يمكننا التوصل ليقين مطلق إذا وثقنا بكلام شاهد عيان و رأيناها بعيوننا أنا أثق بعيني |
Daha önce hiç bu şekilde gerçeklikten kopmamıştı, hiç saldırganlaşmamıştı. | Open Subtitles | هو لم يخرج عن الواقع اطلاقا بهذا الشكل، لم يكن عنيف مطلقا |
Bu başka bir gerçeklikten gelen bir Wraith gemisi olmasa iyi olur. | Open Subtitles | هذا مراهن ألا تَكُونَ سفينة مِنْ واقع بديل آخر |
Bu güç yenilenmesi ve bir gerçeklikten ötekine sıçramak inanılmaz bir güç gerektiyor. | Open Subtitles | توليد الطاقة، والانتقال من واقع لآخر يقتضي كمية هائلة من الطاقة. |
Şu an bulunduğumuz yerden başlangıç pozisyonumuzu göreceli olarak hesaplamak imkansız, ama izlerimizi tekrar bulabilir ve düzgününe dönene kadar geçtiğimiz her bir gerçeklikten geçeriz. | Open Subtitles | يستحيل حساب الموقع النسبي لنقطة بداية رحلتنا من موقعنا الآن، لكن يمكننا أن نعود من نفس مسارنا، ونمر بكل واقع أثناء عودتنا إلى أن نصل لواقعنا الأصلي. |
Bu sinyal, başka bir gerçeklikten gönderilmiş. | Open Subtitles | هذه الإشارة كانت أرسلت من واقع آخر |
Diğer gerçeklikten görüntüler yakaladığımızı düşündük... | Open Subtitles | اعتقدنا أننا نرى لمحات من واقع آخر. |
Başka bir gerçeklikten benim ikizim Atlantis'e geldiğinde kaydettiğimizle aynı. | Open Subtitles | حين أتى شبيهي إلى (أطلانتس) من واقع بديل. |
O, herkesin "Maske" filmindeki Eric Stoltz gibi olduğu bir gerçeklikten geldi. | Open Subtitles | إنه من واقع حيثُ أن إريك ستولتز) يتقنّع جميعَ الناس). |
(Alkışlar) Çok veri merkezli bir gerçeklikten geldim buraya, yani öğretmenin çocuğa gidip de rahatsız edici sorular sormasını istemeyiz: ''Oh, anlamadığın şey ne?'' ya da ''Anladığın şey ne?'' ve geri kalanı. | TED | (تصفيق) جئت من واقع مبني على البيانات لذا فنحن لسنا بحاجة لتدخل المعلم ويطرحوا أسئلة محرجة على التلاميذ: " ماذا فهمت؟" أو " ماذا فعلت لتفهم؟" وباقي الأسئلة المحرجة |
- gerçeklikten anlıyoruz... - Tamamen aynı şekilde yaklaşacağız... | Open Subtitles | يعتمدون على الواقعية - نعالج القصص بنفس الطريقة - |
- gerçeklikten anlıyoruz... - Tamamen aynı şekilde yaklaşacağız... | Open Subtitles | يعتمدون على الواقعية - نعالج القصص بنفس الطريقة - |
Yardımcı değilsin ve gerçeklikten tamamen uzaksın. | Open Subtitles | أنك غير مساعد وأنك بعيد عن الواقعية |
Bazen fantezi gerçeklikten daha iyidir carter. | Open Subtitles | في بعض الأحيان الخيال أفضل من الواقع يا كارتر |
Dilin nesneleri gerçeklikten keyfi olarak uzaklaştırdığını söylerler. | Open Subtitles | . . يقولون بلغتنا بشكل إعتباطي تقسيمات فوق أشياء من الواقع |
İzlediğimiz hikayeden, alnatıcı gerçeklikten daha yoğun bir gerçeklik. | Open Subtitles | تلك الخلفية التي تتضمن واقعاً أكثر كثافة وأكثر تأسيساً من الواقع السردي |
Sözüne güvenilir bir şahit olursa kesin gerçeklikten bahsedebiliriz. | Open Subtitles | يمكننا التوصل ليقين مطلق إذا وثقنا بكلام شاهد عيان |
Akıl kendini gerçeklikten soyutluyor ve bu sayede travmayla başa çıkabiliyor. | Open Subtitles | فيقوم العقل بتطليق نفسه عن الواقع لكي يتأقلم مع الصدمة |