"gerektirecek" - Translation from Turkish to Arabic

    • داعي
        
    • سيتطلب
        
    • داعٍ
        
    • يستدعي
        
    • يدعوك
        
    • لتبرير
        
    • لتقلق
        
    • لتقلقي
        
    • من اجله
        
    • سيتطلّب قدرًا
        
    Hayır, depolarım var. Burada kalmamı gerektirecek bir sebep yok. Open Subtitles كلا، لديّ انابيب الغاز، لا يوجد داعي لي للبقاء هنا
    Dinle,üzgünüm tamam mı? Ben sadece... Hayır,üzülmeni gerektirecek bir şey yok,Dave. Open Subtitles أنا آسف كنت فقط لا, لا داعي أن تتأسف يا ديف
    Burada olmak için seçimler yaptığımızı kabul etmemizi gerektirecek. TED سيتطلب الأمر أننا سنقبل كلانا أننا اخترنا أن نكون هنا.
    Bu pek çoğunuzun alışık olduğundan fazla çalışma... ve fedakarlık gerektirecek. Open Subtitles والذي سيتطلب لذلك العمل والتضحية أكثر بكثير اكثر بكثير مما تعودتم عليه
    Gerçekten de endişelenmemizi gerektirecek bir şey yok mu? Open Subtitles هل لا داعٍ للقلق, حقاً؟
    Yüz yüze görüşmemizi gerektirecek bu önemli şey nedir Senatör? Open Subtitles ما الذي يستدعي أن نتقابل وجهاً لوجه، حضرة النائب؟
    Bu kadar kaba olmanı gerektirecek bir sebep yok. Open Subtitles ليس هناك سبب يدعوك لتكوني غير مهذبه . أليس كذلك ؟
    Hastanın durumu bu riske girmeyi gerektirecek kadar kötü değil. Open Subtitles إنّها ليست مريضة بما يكفي لتبرير المخاطر
    Bayım hava gayet iyi şuan, korkmanızı gerektirecek birşey yok. Open Subtitles سيّدي، الهواء بخير بالخارج هنا الآن لا يوجد داعي للقلق
    Bu sadece basit bir formalite, endişe duymanızı gerektirecek bir şey yok. Open Subtitles آنستي، اسمحي لي أن أقاطعكِ هذه شكليّات بسيطة، لا داعي للقلق
    Kavga edeceğimiz bir şeyler olacağını düşünmeni gerektirecek bir şey yok. Open Subtitles لا يوجد داعي لأفكر بأننا سنتشاجر على اي شيئ
    Geçen yıl gerçekten trajik bir olay geçti başından ve bu herhangi biri için travmatik olabilir, hayatım ve bununla ilgili suçlu hissetmeni gerektirecek hiçbir şey yok. Open Subtitles ‫مررتِ بتجربة مأساوية العام الفائت ‫وقد يشكل ذلك صدمة لأي شخص، عزيزتي ‫ولا داعي لأن تشعري بالذنب بتاتاً
    Bu biraz sabır gerektirecek, Ama tüm yaz bekardım. Open Subtitles سيتطلب الأمر الصبر ولكننى كنت أفعل هذا طوال الصيف
    Bir büyü, iksir veya duygusal bir görünüş gerektirecek. Open Subtitles سيتطلب الأمر تعويذة أو جرعة أونوعمن العلاجالعاطفي.
    Bu pek çoğunuzun alışık olduğundan fazla çalışma... ve fedakarlık gerektirecek. Open Subtitles والذي سيتطلب لذلك العمل والتضحية أكثر بكثير اكثر بكثير مما تعودتم عليه
    Hayır. Özür dilemeni gerektirecek bir şey yok? Open Subtitles لا داعٍ لكي تعتذري، حسناً؟
    Sorularıma doğru cevap verdiğin sürece korkmanı gerektirecek bir şey yok Dolores. Open Subtitles "لا داعٍ للخوف، (دلورس)، ما دمت تجيبين صوابًا عن أسئلتي."
    İkinizinde zihinsel sınırlılıkları düşünüldüğünde... Eminim ki kaygılanmamı gerektirecek bir şey yoktur. Open Subtitles بما أنّ لكليكما تفكيراً محدوداً فأنا متأكّدة أنّه لا يستدعي القلق
    Ama onunla olan ortaklığım için telaşlanmanı gerektirecek bir şey yok. Open Subtitles ولكن لا يوجد سبب يدعوك لتشعر بالخطر من شراكتي معه.
    Hastanın durumu bu riske girmeyi gerektirecek kadar kötü değil. Open Subtitles إنّها ليست مريضة بما يكفي لتبرير المخاطر
    Endişelenmeni gerektirecek birşey yok, bebeğim. Hiç kimse senin emekliliğini elinden alamaz. Open Subtitles عزيزي، ليس لديك أي شئ لتقلق حياله لن يمس أي شخص راتبك التقاعدي
    Kafanı takmanı gerektirecek bir şey yok. Senin sorunun değil. Open Subtitles لا داعي لتقلقي انه ليس من شأنك
    Ayrıca... benim evime dönmemi gerektirecek bir şey de kalmadı. Open Subtitles الي جانب لم يتبقي اي شيئ هناك اعود من اجله
    Bu epey çok kan gerektirecek. Open Subtitles هذا سيتطلّب قدرًا كبيرًا من الدماء.

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more