| Barış ve sevgiyi getirebileceğini söylemiştin, görünüşe bakılırsa, başardın. | Open Subtitles | قلت إنك ستجلب لهم السلام والحب ويبدو أنك نجحت في ذلك. |
| Masum bir kızı kandırıp buraya getirebileceğini ve seni bulamayacağımı mı sandın? | Open Subtitles | إعتقدت إنك ستجلب فتاة بريئة هنا وأنا لن أجدك؟ |
| Buraya bu kokuşmuş fahişeyi getirebileceğini ve kokusunu almayacağımızı gerçekten düşündün mü? | Open Subtitles | هل تعتقد حقا انك ستجلب تلك العاهرة القذرة لهنا ونحن لن نشم رائحتها ؟ |
| Polisi buraya getirebileceğini sanmıyorum. | Open Subtitles | لا اعتقد أنكَ ستجلب الشرطه لأمرٍ كهذا |
| Büyünün bir parçası olmadığını biliyorum ama işleri daha kolay hâle getirebileceğini düşündüm. | Open Subtitles | أنا أعلم أنها ليست جزءا من التعويذة ولكن أعتقد أنها يمكنها أن تجعل الأمور أسهل |
| Beni sana getirebileceğini o zaman fark etmiştim. | Open Subtitles | عندما أدركت أنها يمكنها أن توصلني لك |