| Biz eşlerimizi getireceksek sen de eşini getireceksin değil mi? | Open Subtitles | أجل، أعتقد أننا سنحضر زوجاتنا معنا ستحضر زوجتك معك، صحيح؟ |
| 5 dakika içerinde bana o annenin geçmiş kayıtlarını getireceksin. | Open Subtitles | ستحضر لي التحقق عن سوابق الأم في الخمس دقائق التالية |
| Hey, bana o iyi plaklardan bir kaçını ne zaman getireceksin? | Open Subtitles | أنظر، متى سوف تجلب لي بعض من هذه التسجيلات الجيده؟ |
| Bundan sonra ne zaman ve ne istersem getireceksin. | Open Subtitles | من الآن فصاعداً، ستجلبين ليَّ ما أريده، عندما أُريده |
| Ve sanıyorum ki sen de yeni oğlancığını dansa getireceksin.. | Open Subtitles | و أنا أعتقد أنّكِ ستحضرين فتاكِ الجديد في الحفلة الراقصة |
| Tavşan Ayağı'nın yeri yazılı. Onu alacak ve bana getireceksin. | Open Subtitles | تحتوي على موقع قدم الأرنب سوف تأخذها و تحضرها لي |
| Nasıl olacak bilemiyorum ama bana yeni bir sandviç getireceksin yoksa suratını öyle bir keserim ki, bir çenen olur. | Open Subtitles | لا أدري كيف، ولكنك ستحضر لي شطيرة أخرى، وإلا سأشوّه وجهك وستكون لديك ذقن |
| Yarın gidip Draia'yı Milutin'e komünyon ayini yapması için buraya getireceksin! | Open Subtitles | غدا ستحضر درايا ليقيم القربان المقدس لميتولين |
| Beş dakika içinde o dosyaları bana zarar görmemiş bir şekilde getireceksin. | Open Subtitles | ستحضر لي تلك الملفات سليمة خلال الخمس دقائق القادمة، و إلا سأبرحك ضربًا |
| Bana dergileri getireceksin, değil mi? | Open Subtitles | أنت ستحضر لي تلك المجلات ، أليس كذلك؟ |
| Sadece bu dört kişiyi getireceksin, Michael. Sadece onları. | Open Subtitles | يجب أن تجلب هؤلاء الاربعه فقط هؤلاء الاربعه مايكل |
| Başımıza uğursuzluk getireceksin dostum, bu hiç hoş değil. | Open Subtitles | أنت تجلب النحس إلينا وهذا ليس رائعاً يا رجل. |
| Bana uğursuzluk getireceksin. Kes ağlamayı! | Open Subtitles | ستجلبين علي الحظ السيئ توقفي عن البكاء |
| Ben eğirme makinesinde çalışırken bana taze saman getireceksin. | Open Subtitles | ستحضرين لي قصباتٍ جديدة عندما أغزل على العجلة. |
| Ne olursa olsun, Chimera'yı bulup, bize getireceksin. | Open Subtitles | على أي حال , عليك أن تعرف ماهي الكميرا وان تحضرها لنا |
| Tamam ama videoyu aldığın gibi bana getireceksin. | Open Subtitles | اتفقنا ولكن حالما تحصل عليه تحضره إليه مباشرة |
| Eski yol artık yok, o yüzden elinde olan ne varsa bana getireceksin. | Open Subtitles | لايمكنك الذهاب مع الوسيلة القديمة لذلك ستجلب كل شيئ لديك الي |
| Onu oraya nasıl getireceksin? | Open Subtitles | كيف ستحضره الى هناك؟ |
| Sen biraları açacaksın, patates kızartmalarını getireceksin. | Open Subtitles | , ستقوم بأعمال المطعم وتحضر البطاطس المقلي |
| Serbest bırakıyorsun, sonra kuyruğunu gördüğün anda yakalayacaksın, geri getireceksin. | TED | وتتركها, وبعدها عندما ترى الذيل تمسك به من ذيله, وتحضره للداخل |
| Haftada iki gün buraya geleceksin. Yanında Tucker Westmore'u da getireceksin. | Open Subtitles | حسنًا، بإمكانك المجيئ إلى هنا مرتين أسبوعيًا و تحضرين معكِ الطفل، |
| Arabandaki her şeyi tam olarak Hesperia şeker fabrikasına getireceksin. | Open Subtitles | و هذا هو بالضبط السبب الذي سيجعلك تحضر كل ما في السيارة الى معمل سكر هاسبيريا |
| Üç haftada bir beni görmeye gelecek, ...gelirken de yanında idrar örneğini getireceksin. Anladın mı? | Open Subtitles | ملزم أن تمثل أمامي كل ثلاثة أسابيع، في كل مرة ستقدم لي عينة بول، أتفهم؟ |
| Şanssızlık getireceksin. | Open Subtitles | إلا إن أردتِ أن تنهي تلك النجاحات ستجلبي النحس لها |
| ona çalışabilmesi için köşe başlarından çocuklar getireceksin. | Open Subtitles | وتجلب له بعض فتيان الزوايا ليَدرُسهَم |