3B baskı hâlihazırda plastik imalatını geliştirdi ve şimde de metalde ilerleme hâlinde. | TED | الطباعة ثلاثية الأبعاد قد حسنت بالفعل صناعة البلاستيك وهي الآن تشق طريقها للمعادن |
Ordudayken atlama eğitimi almıştım ve bu uçak hâlihazırda kapsülün peşinde. | Open Subtitles | حضيت بتدريب القفز في الفيلق وهذه الطائرة بالفعل وراء أثر الكبسولة |
Yani her şey hâlihazırda bir protein deposu. | TED | لذا فان أي شيء هو مصدر البروتين بالفعل. |
Evet, öyle, halihazırda soruşturma devam ettiğinden, onu müdahil olarak tutuyoruz. Şansım olduğunda bu işi halledeceğimi sana söyledim. Sağol. | Open Subtitles | بالذي نعمل عليه الان ، وقد اخبرتك مسبقا باني سأتعامل مع الامر عندما تسمح لي الفرصة شكرا لك |
...halihazırda Sekizinci Yasa Düzenlemeleri duruşmalarında bulunduğunuz için. | Open Subtitles | بالإعتبار أنك كنت تسمع مسبقا طلب الإستئناف في التعديل الثامن |
hâlihazırda yeni bir sununun provalarını yapıyoruz. | Open Subtitles | نحن في مكان البروفات التي تُعدّ من أجل عرض جديد |
Dinleyicinizin akıllarında hâlihazırda mevcut olan kavramları bir araya getirmek için dilin gücünü kullanın -- sizin dilinizi değil, onların dilini. | TED | قم بإستخدام قوة اللغة لكي تخيط تلك المبادئ الموجودة مسبقاً معاً في أذهان جمهورك لكن لا تستخدم لغتلك، بل لغتهم هم. |
Vergi koduyla hâlihazırda çevreci ulaşımı ve çevreci binaları destekliyoruz. | TED | نحن بالفعل نستخدم قانون الضرائب لأجل تشجيع النقل الملائم للبيئة والسكن الملائم للبيئة. |
Bu materyali yapmak için kullandığımız üretim metodu, büyük hacimli ölçeklerde hâlihazırda var. | TED | طريقة التصنيع التي استخدمناها لصنع هذه المادة في الحقيقة تُستخدم بالفعل على المقاييس كبيرة الحجم. |
hâlihazırda Şili'deki And dağlarında bir teleskop dizisi bulunmakta ve bunlar yakında bir dizi heyecan verici özellik ile donatılacaklar. | TED | ولدينا بالفعل مجموعة من المناظير في جبال الانديز في شيلي وسينضم إليها قريبا مجموعة مثيرة لها قدرات جديدة |
Kulağa kibir gibi geliyor ancak gerçek şu ki, size anlatacağım her şeyi yapan teknoloji zaten hâlihazırda mevcut. | TED | ويبدو هذا مثل الكثير من الغطرسة، ولكن الحقيقة هي أن التكنولوجيا التي تفعل كل شيء على وشك إخباركم عنها موجودة بالفعل. |
hâlihazırda kariyerlerinin zirvesinde olan bilim insanlarını düşünelim. | TED | دعونا نفكر، على سبيل المثال، في العلماء الذين هم بالفعل في أوج وظائفهم. |
ve hâlihazırda sahip olduğumuz sistemlerle bunu yapabiliriz. | TED | ونستطيع هذا باستخدام الأنظمة الموجودة بالفعل هنا. |
Ekibim, bugün neredeyse her su filtresinde bulunan aktif karbonu oluşturmak için, hâlihazırda straforun içinde bulunan karbonu işleyebileceğimizi öne sürdü. | TED | افترض فريقي أننا يمكن أن نستخدم الكربون الموجود بالفعل في الستايروفوم لتكوين الكربون المنشط، المستخدم في كل مرشحات المياه تقريباً اليوم. |
Ama genlerine baktığımızda yemek istedikleri şeyin hâlihazırda onları besliyor olduğumuz şey olduğunu anladık. | TED | لكن عندما نظرنا إلى جيناتها، اتضح أن ما أرادت أن تأكله كان الطعام الذي كنا نطعمها إياه بالفعل. |
Oraya vardığımda, hâlihazırda uzun kuyruklar oluşmuştu. | Open Subtitles | عندما وصلت للمخبز كان هناك بالفعل أعداد لا حصر لها من الناس تقف فى طابور |
Dört ev önceden satıldı ve halihazırda inşa edildi. | Open Subtitles | اربعة منازل سبق بيعها قد تم بنائها مسبقا |
halihazırda bildiklerimizi tekrar hatırlatayım. | TED | دعوني أذكركم بما نعرفه نحن مسبقا. |
Fakat bizim genişleme tarihimiz ve bugün bu katalizör projeleriyle halihazırda gördüğümüzden itibaren, bunun gibi büyük değişikliklerin genelde herkesin yararına olmadığını biliyoruz ve unutmamalıyız. | TED | ولكن تاريخنا في الإمتداد، وممَا يمكن رؤيته مسبقا مع المشروعات التحفيزية اليوم، نحن نعلم ويجب أن نتذكر أن التغييرات الكبيرة مثل هذه لا تكون مفيدة للجميع في العادة. |
Neden? halihazırda nasıl hissettiğimi biliyorum diye mi? | Open Subtitles | لماذا، لأنني أعرف مسبقا كيف أشعر؟ |
hâlihazırda yeni bir sununun provalarını yapıyoruz. | Open Subtitles | نحن في مكان البروفات التي تُعدّ من أجل عرض جديد |
Üç, hâlihazırda izleyicinizin anladığı kavramlarla adım adım fikrinizi inşa edin. | TED | ثالثاً، قم ببناء فكرتك، قطعة تلو الأخرى، بإستخدام مبادئ تكون مفهومة مسبقاً لدى جمهورك. |