hak ve özgürlükler konusunda geçtiğimiz üç yılda nasıl bir yol izledik? | TED | فما هو التقدم الذي أحرزناه يا ترى في برنامج الحقوق على مدى الثلاث سنوات الأخيرة؟ |
Nefes alması için yetişkin bir kızı rahat bırakın, ona hak ve özgürlük verin. | TED | إه، أعطِ الفتاة الناضجة مساحة لتتنفس، الحقوق الأساسية وحريتها. |
"Audrey, Henry ve Sarah'nın gözetimiyle ilgili olarak, vesayetin gerektirdiği tüm yasal hak ve sorumluluklarla donatmak için... bu vesileyle üç çocuğun tek himayecisi olarak... | Open Subtitles | باعتبار رعاية أودري و هينري و سارة نحدد صفة الوصاية للأطفال الثلاث و بموجب الحقوق المشروعة مسئولية الوصاية |
Başkanlık görevini üstlendiğimden beri, saldırıdan önce sahip olduğumuz hak ve özgürlüklerimizin devamı sağlamayı kendime özel bir görev olarak edinmiştim. | Open Subtitles | , منذ أن تسلمت الرئاسة .. حددت مهمتى للإبقاء أن الحقوق والحريات التى كنا نتمع بها قبل الهجمات |
Ve sanırım, onları tetikleyen en önemli etken hak ve adalet oldu. | Open Subtitles | وأعتقد أنه كان تساؤلاً كبيراً للإنصاف والعدالة |
Doğmamış çocukların özgürlüğü, hak ve hukuku kimin umurunda. | Open Subtitles | للحكم والحرية والعدالة التي ما زالت جنيناً |
Yani evet.. Ama ben, daha ileriye giderek seks işçilerinin yasal hak ve özgürlüklerini de koruduğumu düşünüyorum. | TED | نعم، لكن، مثل، أرى نفسي أخطو للأمام وأميل أكثر، مثل، في ما يتعلق بحماية الحقوق والحريات القانونية للعاملين في مجال الجنس، |
Bir yüzyıl daha bu şekilde devam ederek birtakım küçük hak ve düzenlemelerin bize zoraki verildiğini görmek istemiyoruz. | TED | لا نريد الاستمرار في المحاولة، مثلاً، التطلع إلى المائة سنة القادمة لنحصل على مضض على اليسير من الحقوق القانونية والترضيات. |
Duygusal ve entelektüel partneri Jean Paul Sartre ile durmadan müzakere yapan de Beauvoir, hür iradeyi, arzuyu, hak ve sorumlulukları ve kişisel deneyimin değerini keşfetti. | TED | في نقاش مستمر مع عشيقها ورفيقها المُفكّر جون بول سارتر، استجلت دي بوفوار حُرّيّة الإرَادة، الرغبة، الحقوق والمسؤوليات، وأهمية التجارب الشخصية. |
Aynı hak ve ayrıcalıkların tadını çıkarmak için-- | Open Subtitles | للتمتع بنفس الحقوق والامتيازات |
Kişisel hak ve özgürlükleri kısıtlayan tüm bu isimler, bizi duyabilir. | Open Subtitles | "وكل من يسعى لقمع" "الحقوق والحريات الفردية أن يسمعونا" |
Bay Sanchez, eminim ki bir ülkenin başkonsolosluğunun ve elçiliklerinin farklı hak ve ayrıcalıkları olduğunu çok iyi biliyorsunuz. | Open Subtitles | سيّد (سانشير)، مُتأكّدة أنّك تُدرك جيّداً، أنّ قنصليّة الدولة وسفارتها لديها مُجموعة مُختلفة من الحقوق والإمتيازات. |
"Erkek arkadaş" olarak bilinen ve adı geçen Sheldon Lee Cooper ile "kız arkadaş" olarak bilinen ve adı geçen Amy Farah Fowler'ın hak ve sorumluluklarını belirleyen yineleyen ve sistemleştiren 31 sayfalık bağlayıcı bir sözleşme. | Open Subtitles | إنها ميثاقٌ مُلزم من 31 صفحة يسرد، ويؤكد، وينظم الحقوق والواجبات (لكل ٍ من (شيلدن لي كوبر " والمشار إليه على أنه " العشيق |
O hak ve adaletin olduğu yeni bir çağ getirecek. | Open Subtitles | سيجلب عهداً جديداً من الصلاح والعدالة |