Bu yüzden halkın Brendan'ın davasındaki haksızlığa karşı tepkisini anlıyorum. | TED | لذلك أتفهم الغضب العام من الظلم في قضية بريندان داسي. |
Daha fazla ön yargı ve nefretle haksızlığa karşı savaşırken, daha fazla duvar öremezsin. | TED | لا يمكنك بناء جدران أبعد عبر محاربة الظلم بالمزيد من التحيز، المزيد من الكره. |
Korkularınızın sizi tehlikeye karşı uyardığı gibi, öfkeniz de sizi haksızlığa karşı uyarır. | TED | مثلما يحذرك الخوف من الخطر، يحذرك الغضب من الظلم. |
Bu yüzden lütfen bana yapılan haksızlığa karşı savaşmama yardım edin. | Open Subtitles | لذا رجاءً ساعداني على مكافحة الظلم الذي إقتُرف في حقي |
Biz haksızlığa karşı savaşmak için bunu yaptı, çarpık baronlar ve efendilerine karşı. | Open Subtitles | لقد ذهبنا لمحاربة الظلم لمحاربة النبلاء و السادة المنحرفين |
Endişe etmek de, haksızlığa karşı bazı tepkilerin daha fazla duvar örülmesine yol açan bir eğilimdir, karmaşık sorunlara kolay çözümler bulma gayesiyle çarçabuk suçlayacak birilerini bulma eğilimi. | TED | القلق أيضاً، هو ميلٌ لبعض التفاعل حول الظلم لبناء المزيد من الجدران، أن نكون سريعين في توجيه أصابع الاتهام مع الأمل بتقديم حلول سهلة لمشكلات معقدة. |
Ama tekrar bu haksızlığa karşı duracağım ve kalbini yeniden fethedeceğim. | Open Subtitles | -لكني سأنهض ثانية لأبعد هذا الظلم عني و أسترجع مرة أخري قلبك |
Hâlâ mücadele ediyoruz, iki rengi birlikte ve siyahi genç adamların karakterini görebilmeyi anlatmak zorundasınız ama beklediğiniz, bu toplumda bu haksızlığa karşı duracak değişim güçlerinin bir parçası olmak ve diğer her şeyden daha fazla genç siyahi erkeklerin toplumda kim olduklarını görebilmelerini istiyorsunuz. | TED | لا زلنا نكافح، عليكم أن تقولوا لهم، برؤية كل من اللون وشخصية الشباب السود، لكنكم أنتم، وأنتم من دونهم، ستكونون قوى التغيير في هذا المجتمع التي ستقف في وجه الظلم وتكونون مستعدين، قبل أي شيء آخر، لصناعة مجتمع يمكن أن يتم رؤية الشباب السود فيه على حقيقتهم. |
Metroya binmeye devam etme örneksemesine dönecek olursak, haksızlığa karşı internet üzerinden yükselen bu ses hakkındaki diğer büyük endişem; bozguncu algısına yol açabilecek, mağdur taraf olarak bizi kolayca kalıplara sokabilecek potansiyelde olması, olumsuz bir durumdan sonra, iyinin veya değişikliğin olabileceğini görmeyi engelleyen zihinsel bir set. | TED | بالعودة إلى قصتي المشابهة في العودة إلى ركوب القطار، يهمني شيء أساسي آخر حول هذه الضجة التي تصاعدت من ردودنا على الانترنت اتجاه الظلم هو أنه بإمكانه أن ينزلق بسهولة نحو رسمنا كطرف متأثر، مما قد يقود لإحساسٍ بالانهزامية، كحاجزٍ عقلاني عن رؤية أية فرصة للإيجابية أو التغيير بعد حالةٍ سلبية. |
haksızlığa karşı bu itinalı yaklaşımlar, internetin temelini oluşturan kemer taşını uyandıracak: Ağ kurmak, dikkat çekmek, birleşmek ve insanları kutuplaştırmayı değil, bir araya getirme anlamı belirten terimler. | TED | كل تلك المحاولات المعتبرة لإفشاء الظلم تستحضر المحاور التي بُني عليها الإنترنت: تكوين شبكة، تكوين إشارة، والاتصال -- كل تلك المصطلحات التي تُعنى بربط الناس معاً، وليس إبعادهم عن بعضهم. |
Bize harekete geçmeyi ve haksızlığa karşı mücadelede herkese yer olduğunu hatırlatıyorlar: ''Hareketin devam etmesini istiyorum... ve eğer beynime bir kurşun girerse bırakın o kurşun bütün cinsiyet ayrımını yok etsin...'' | TED | وهي تتركنا مع دعوة للعمل، وتذكرنا بأن الجميع قادرون على مكافحة الظلم: "أطلب استمرار الحركة... وإذا تحتم على رصاصة أن تدخل رأسي، فلتدمر تلك الرصاصة خوف أي شخص من الكشف عن ميوله الجنسي ..." |