Of ya, görmüştüm. George Harrison'un evinde güvenlik görevlisi olmaktan bile sıkıcıydı. | Open Subtitles | لقد ذهبت الى احدهامره انه ممل اكثر من عندما كنت رجل امن عند جورج هاريسون |
Küçük bir çocukken bile, Dizzy Harrison'un kendine özgü bir stili vardı. | Open Subtitles | منذ كان طفلاً صغيراً, ديزي هاريسون كان لديه أسلوبه المنفرد. |
Dr. Harrison'un silahlı olarak merdivenlerden aşağı sesizce ilerlediğini düşünemiyorum. | Open Subtitles | بالكاد أستطيع التفكير بالطبيب هاريسون ينزل للدور السفلي ,مسلحاً |
Belki de Dr. Harrison'un önerisini cevaplamayarak ihmalkar davrandın. | Open Subtitles | ربما كنت مقصرة في عدم ردك لمبادرة الطبيب هاريسون |
Bay Harrison'un asla uyanmayacağından emin olacağım. | Open Subtitles | انا سوف اتاكد ان هاريسون لا يستقيظ ثانية |
Chris Harrison'un haritasında görebiliriz, dünya boyunca internet bağlantılarını gösteriyor. | TED | يمكننا رؤية خريطة أعدها "كريس هاريسون" تبين لنا اتصالات الإنترنت حول العالم. |
Ama Dr. Harrison'un nereye gittiğini bilmiyoruz. | Open Subtitles | لكننا لا نعلم أين ذهب الطبيب هاريسون |
İlk Bay Harrison'un kolunu tutuyor sonra zehir spreyini ona veriyor. | Open Subtitles | الأولى هي إمساك ذراع السيّد (هاريسون)، ومن ثمّ سلّمه رذاذ السم. |
Harrison'un şunu bilip bilmediğinden emin olmalıyım: | Open Subtitles | وسوف نتأكد من هاريسون يعلم ما أعرفه: |
Pekala millet, Harrison'un 4 saat 28 dakikada yakalanmasını istiyorum. | Open Subtitles | (حسنا ، أريد أن يقبض على (هاريسون في 4 ساعات و 28 دقيقة |
Ayak izinin derinliği Harrison'un boyu ve kilosu hakkında bilgi verecektir. | Open Subtitles | إن عمق الأثر يشير إلى وزن هاريسون) وطوله) |
Cass Lake, meleğin yüzü. Harrison'un suç ortağı. | Open Subtitles | كاس لايك) ، وجهها جميل) (إنها شريكة (هاريسون |
Harrison'un tarifine uyan biri et şirketinin ceketiyle acilde dolaşıyormuş. | Open Subtitles | رجل تنطبق أوصافه و (هاريسون) ويرتدي ثوب شركة لحوم دخل قسم الطواريء |
Harrison'un bu seferki mazereti neydi? Bir kız mı? | Open Subtitles | إذا , ما هو عذر (هاريسون) في هذا الوقت فتاه ؟ |
Sana bu yıl, Harrison'un görüneceğini söylemiştim. | Open Subtitles | أرأيتِ , ألم أقل لكِ أن ( هاريسون ) سيفعلها هذه السنة |
Aksi takdirde, bir ileri bir geri, bir ileri bir... Fabry's Hastalığı. Harrison'un Dâhili Tıp Klavuzu kitabının 2098. sayfası. | Open Subtitles | مرض فابري ، تجده في الصفحة 2098 من كتاب (هاريسون جيود) ، للطب الباطني |
Seninle Harrison'un nasıl hissetmesini sağladığına bak. | Open Subtitles | أعني , إنظري كيف جعلكِ تشعرين وأيضاً( هاريسون) |
Yani işi, Harrison'un öleceğinden emin olmak. | Open Subtitles | المغزى ، أن عمله أن يتأكد من موت ( هاريسون ) |
Harrison'un bugün gelmeyeceğini bilmeni istedim. Eski iyi Tru. | Open Subtitles | كنت فقط أريدُ أِخبارك بأن (هاريسون ) لن يظهر اليوم |
Çünkü kaçışı engellemek demek, polisle konuşmak demek ve Harrison'un bu konuda daha fazla bilgisi var. | Open Subtitles | منع الهروب يعني التحدث إلي الشرطة و( هاريسون ) لديه بعض الخبرة في التعامل مع هذه المواقف |