Yardımcı Hawes'e götürdüğün geyik güvecinden yapmak için nopales kullanıyorsun. | Open Subtitles | تستخدمين الصبار لعمل مرقة الغزال التي كنت تأخذينها للنائب هوز |
Öyleyse siz ikiniz, Bay Vadas'ın kapısını çalıp, Hawes haklı mıymış bir bakın. | Open Subtitles | إذن عليكما الذهاب لعند السيد فيداس والتأكد من ان هوز كان على حق |
Hawes bu bölgede tek başına çalışan bir yardımcıydı. | Open Subtitles | هوز كان النائب المقيم الوحيد لهذه المنطقة |
Bay Hawes'ın cinayet işlemesi için neden olabilecek bir kanıt vardı elinde. | Open Subtitles | فالآن هناك دليل على وجود دافع كافي لتوريط السيد "هاوز" بإرتكاب الجريمة |
Eğer Hawes'ta çalışırsam, kendi hikayelerim için daha fazla zaman olur. | Open Subtitles | أذا عملتُ في هاوس سيكون لدي المزيد من الوقت للكتابه |
Peki ya onlar Hawes'e sizin kumarhaneyi durdurmaya çalışması için para ödüyorlarsa, ve başaramadığı için onu öldürdülerse? | Open Subtitles | ماذا لو أنهم كانوا يدفعون لهوز لإيقاف كازينوكم وقتلوه لأنه فشل؟ |
Yardımcı Hawes, sıcak takipte olmak için epeyce neden bulmuştu kendine. | Open Subtitles | النائب هوز كان يجد مبررات كثيرة للمطاردة الساخنة |
Seninle Hawes hakkında konuşmak istiyorlar, Tomas, aranızdaki kavga hakkında. | Open Subtitles | يريدون الحديث معك بخصوص هوز يا توماس.. بخصوص الاشتباك |
Eğer Hawes burda kalan tek şerifse, hangi karakola bağlı çalışıyordu? | Open Subtitles | إن كان هوز هو الوحيد الذي تُرك هنا فما هي المحطة التي كان يعمل منها؟ |
Arazide kim Hawes'e nazik davrandıysa, bunu sır olarak saklamış demektir. | Open Subtitles | إن كان أحد في المحمية طيبا مع هوز فقد أبقوا ذلك سرا |
Burda Hawes'in eğlence komisyonuna yazdığı mektubun bir kopyasını buldum. | Open Subtitles | لدي هنا نسخة من رسالة كان هوز قد ارسلها للجنة القمار |
Ama biz şerif yardımcısı Hawes'le olan ilişkisini merak ediyoruz aslında. | Open Subtitles | لكننا نتسائل عن علاقتها بالنائب المفوض هوز |
Yardımcı Hawes o gece dışarı çıktığında tabancasını karavanında bırakmış. | Open Subtitles | ترك النائب هوز سلاحه في مقطورته عندما خطى خارجها تلك الليلة |
Eval yapmadı anladık, ama Hawes neden o rüşveti almadı ki? | Open Subtitles | إيفل لم يفعلها.. لكن لماذا لم يقبل هوز الرشوة؟ |
Eğer Anna Lakelin'le tanışsaydın, John Hawes'i de tanırdın. | Open Subtitles | لو أنك التقيت بآنا لاكلين, لعرفت جون هوز |
Hawes'in çek gönderdiği mahkeme kayıtları değil bunlar. | Open Subtitles | لم تكن سجلات محكمة تلك التي أرسل هوز في طلبها |
Albay, Papaz evindeki randevuya geldiğinde, Bay Hawes'in son kilisesinden şaibeli bir şekilde ayrıldığını öğrenmişti. | Open Subtitles | عندما قام الكولونيل بإيفاء مقابلته في بيت الكاهن كان قد عرف للتوّ أن السيد "هاوز" ترك أبرشيته لأسباب مشبوهة |
Hawes iki kuryenin cesedinin daha bulunduğunu söyledi. | Open Subtitles | أعملني (هاوز) انه قد عثر على جثثي ناقلي المخدرات الباقيان |
Yüzbaşı Whitehat, ben şerif yardımcısı Hawes. | Open Subtitles | كابتن وايت هاوس؟ أنا المفوض هاوس |
Ama Hawes'i öldüren silah gerçek. | Open Subtitles | السلاح الذي قتل هاوس حقيقة |
Nasıl oldu da uzaklaşması için Hawes'e para ödemedin? | Open Subtitles | لماذا فعلا لم تدفع لهوز حتى يتركك؟ |
Gelmek zorunda değildin, Hawes. Bu, benimle Jason arasında. Biliyorum. | Open Subtitles | ما كان عليك المجىء يا هاز هذا بينى وبين جيسون |