hayatını kurtarmak için basit bir kan testi yaptırmayacağını oğluna söylemeni istiyorum. | Open Subtitles | أريدك أن تخبر ابنك أنك لن تخضع لفحص دم واحد غير مؤلم لإنقاذ حياته |
hayatını kurtarmak için basit bir kan testi yaptırmayacağını oğluna söylemeni istiyorum. | Open Subtitles | أريدك أن تخبر ابنك أنك لن تخضع لفحص دم واحد غير مؤلم لإنقاذ حياته |
Onun durumunda, hayatını kurtarmak için yapabileceğim bir şey olmadığını biliyordum, | TED | كنت أعلم أنه لم يكن هناك ما يمكن فعله لإنقاذ حياتها. |
hayatını kurtarmak için o şeyi tutamıyorsun. | Open Subtitles | أنت تعجز عن الإمساك بذلك الشيء لإنقاذ حياتك |
"Yine" hayatını kurtarmak için öyle davrandım. | Open Subtitles | تظاهرت بذلك فحسب لأنقذ حياتك ثانية |
Bugün bir adamın hayatını kurtarmak için buradayım. | Open Subtitles | كان ذلك في الأيام الخوالي أنا هنا اليوم لأنقذ حياة رجل |
Bunu, işimi elimde tutabilmek için yapmıyorum adamın hayatını kurtarmak için yapıyorum. | Open Subtitles | لستُ أقومُ بهذا لأنقذ وظيفتي أنا أقوم بهذا لأنقذ حياته |
Kendi isteğiyle değildi. hayatını kurtarmak için yapıldı. | Open Subtitles | لم تكن عمليات تجمليه بل عمليات نقل لانقاذ حياته |
hayatını kurtarmak için tek şansımız bu olabilir. | Open Subtitles | هذه ربما تكون الفرصة المتاحة الوحيدة لإنقاذ حياته |
Pekala bakın, ya bir öğrenciye kalp masajı gerekseydi veya boğulsaydı, ben de hayatını kurtarmak için dursaydım? | Open Subtitles | حسنٌ، اسمع ماذا لو كان هنالك طالبٌ بحاجة للإنعاش الإصطناعي ؟ أو كان يختنق، وأنا توقفت لإنقاذ حياته ؟ |
hayatını kurtarmak için biyolojik bir donöre ihtiyacı var. | Open Subtitles | إنه بحاجة إلى سليل بيولوجي لإنقاذ حياته تبرع وراثي |
Kendi hayatını kurtarmak için daha fazlasını biriktiremez. | Open Subtitles | لا يستطيع جمع المال حتى لإنقاذ حياته |
Umutsuzca bir hamleyle onun hayatını kurtarmak için, bıçağı göğsünden çıkartıyor. | Open Subtitles | في محاولة يائسة لإنقاذ حياتها يزيل السكينة عن صدرها |
Onun hayatını kurtarmak için elimden gelen her şeyi yaptım. Oysa hayat, bir peri masalı değildi. | Open Subtitles | فعلت كل ما بوسعي لإنقاذ حياتها ولكن الحياة ليست بالجنية المسحورة |
Ve birdaki severe hayatını kurtarmak için orada olmayacağım. | Open Subtitles | وفي المرة القادمة لن أكون هنا لإنقاذ حياتك |
- Araba içimden geçti! - Bunu hayatını kurtarmak için yaptım. | Open Subtitles | السيارة مرت من خلالي فعلت ذلك لإنقاذ حياتك |
Senin hayatını kurtarmak için o kadar çaba harcadım. | Open Subtitles | لقد مررت بالكثير من المشاكل لأنقذ حياتك |
İşimi yapmak için. Hastamın hayatını kurtarmak için. | Open Subtitles | لأؤدي عملي، لأنقذ حياة المريض |
Evet. Ama sadece, hayatını kurtarmak için. | Open Subtitles | نعم و لكن لأنقذ حياته فقط |
Yani, onun hayatını kurtarmak için yaklaşık üç dakikan var. | Open Subtitles | بما يعني أن لديك حوالي 3 دقاءق لانقاذ حياته |
Çok geç olmadan hayatını kurtarmak için çok küçük bir fırsatın var. | Open Subtitles | لديكِ بصيصٌ صغير من الأمل لإنقاذ حياتكِ قبل أن أهزمكِ |
Kızımın hayatını kurtarmak için. | Open Subtitles | لأنقاذ حياة ابنتي |
Annie'nin hayatını kurtarmak için acele etmeleri gerekiyor. | Open Subtitles | عليهم التحرك سريعًا إن أرادوا إنقاذ حياة (آني). |
Yine de bu adamın hayatını kurtarmak için nükleer bombayı satmama yardım etmeye hazırsın. | Open Subtitles | وانت مستعدة لمساعدتي على بيع القنبلة النووية من أجل إنقاذ حياة هذا الرجل |
hayatını kurtarmak için ufak bir şans. | Open Subtitles | إنها فرصة صغيرة واحدة من أجل إنقاذ حياتك |
Belki de kendi hayatını kurtarmak için deneyleri kendine saklıyordur. | Open Subtitles | ربما هو وراء هذه التجارب لنفسه لينقذ حياته |
Adamın hayatını kurtarmak için elimden geleni yaptın. | Open Subtitles | فعلت ما استطعت للمساعدة في إنقاذ حياة ذلك الرجل |
Sadece Amerikalıların hayatını kurtarmak için ve başka yol kalmamışsa, ateş edin. | Open Subtitles | إطلاق النار فقط لإنقاذ حياة الأمريكيين و ذلك فقط عندما يفشل كل شئ آخر |