Bizler en ön cephedeydik ve hayat kurtaran bu uygulamaya çok ihtiyacımız vardı. | TED | كنا على الخطوط الأمامية وبحاجة ماسة للوصول إلى هذه الأداة المنقذة للحياة. |
Umarım hayat kurtaran bir işlemi bölmüyorumdur. | Open Subtitles | أرجو ألا أكون قد قاطعت بعض الإجراءات المنقذة للحياة |
Bu herhangi birinin hayat kurtaran bilgiyi toplamasını ve ortaya çıktıkça suyun kalite koşullarını denetlemesini mümkün kılıyor. | TED | هذا سيجعل من الممكن لأي كان أن يجمع معلومات منقذة للحياة ومراقبة وضعية جودة المياه وهي تنكشف. |
Tamam ama yine de radikal ve hatta hayat kurtaran bir fikir bu. | Open Subtitles | حسناً. ولكنه يظل جوهري، ربما فكرة منقذة للحياة. |
hayat kurtaran bir teşhis koyabilir ya da bulduğunuz en iyi lakabı kullanabilirsiniz. | Open Subtitles | إحداث تشخيص ينقذ حياة أو محاولة إختلاق أفضل لقب على الإطلاق |
hayat kurtaran adam olduğuna göre birazcık Hulk öfkesine göz yumabilirim. | Open Subtitles | أنا لست ذلك الرجل. عندما تكون أنت الرجل الذي ينقذ حياة الناس فيُمكنني التغاضي عن القليل من غضب الرجل الأخضر. |
Tecrübemi kullanarak, hayat kurtaran fikirler bulup insanlara yaşama şansı vermek için... | Open Subtitles | أريد أن أستغل خبرتي لأنتبه لبعض الأمور لإنقاذ الأرواح. لإعطاء الناس فرصة العيش |
Çünkü bu yeni teknolojiler göreceli ucuz oldukları kadar son derece etkililer, eğer nasıl dağıtacağımızı bulursak milyarlarca insanın bu hayat kurtaran aşılara ulaşması mümkün. | TED | لأن تلك التكنولوجيات فعالة للغاية و رخيصة نوعا ما, و بالتالي تصبح تلك اللقاحات المنقذة للحياة متاحة للجميع, إذا وجدنا طرق مناسبة لإيصالها. |
Hep beraber, bu sonuçlara ulaştılar: anti-retroviral üzerine insan sayısını arttırdılar, hayat kurtaran anti-AIDS ilaçları, sıtma'dan oluşan ölümleri neredeyse yarı yarıya indirdiler; çoğu herkesi aşıladılar ki 5.4 can kurtarılmış olsun. | TED | كل ذلك معًا، حققوا هذه النتائج: ازدياد في عدد الأشخاص المتناولين لمضادات الفيروسات، والعقاقير المضادة للإيدز المنقذة للحياة. خفض معدل الوفيات بسبب الملاريا إلى حوالي النصف؛ بحيث تم تطعيم الكثير ليتم إنقاذ حياة 5.4 مليون شخص. |
(Alkışlar) Dünya'daki en istikrarsız bölgelerinde hayat kurtaran yardımlar sağlayabiliyoruz. | TED | (تصفيق) بإمكاننا تقديم المساعدة المنقذة للحياة في أكثر المناطق تقلبا على الأرض. |
Tıp bilimi birçok hastalığa tedavi bulmuşsa da bu hayat kurtaran serumlara maddi gücü yetmeyenler sadece ölümlerinin hızlı ve acısız olmasını umut edebiliyorlar. | Open Subtitles | على الرغم من أن العلوم الطبية وقد اكتشف علاجات لكثير من الأمراض , أولئك الذين لا يستطيعون تحمل و الأمصال المنقذة للحياة يمكن أن نأمل فقط موتهم وسوف تكون سريعة و غير مؤلمة . |
Atomdan küçük parçaları anlamamızın sonuçları, yaşadığımız dünyayı baştan aşağı değiştiren korkunç bir bomba, bir enerji kaynağı, hayat kurtaran tekniklerin temeli, ve vazgeçilmez bir bilimsel araç oldu. | Open Subtitles | نتيجة لدينا فهم الجسيمات دون الذرية كانت قنبلة المروعة التي حولت العالم الذي نعيش فيه ومصدرا للطاقة , أساس المنقذة للحياة التقنيات , |
Ama en büyük PTB üreticileri -- Amerika Birleşik Devletleri, Rusya ve Çin gibi -- bu hayat kurtaran anlaşmanın dışında kaldılar ve üretime devam ediyorlar, gelecekte üretme haklarını ellerinde tutuyorlar, bu zararlı silahları stoklarında tutmaya devam ediyorlar ve hatta gelecekte kullanmaya devam edecekler. | TED | لكن بعضاً من أكبر منتجي الذخائر -- أي، الولايات المتحدة، وروسيا والصين -- تبقى خارج هذه المعاهدة المنقذة للحياة وتواصل إنتاجها، وتحتفظ بحق إنتاجها في المستقبل، وتحتفظ بهذه الأسلحة الفتاكة في المخازن ومن الممكن أن تستعملها في المستقبل. |
2000 yılından beri, milenyumdan beri sekiz milyon AIDS hastası daha virüse karşı hayat kurtaran ilaçlar alıyor. | TED | منذ عام ٢٠٠٠، منذ مطلع الألفية، ثمانية ملايين من مرضى الإيدز أكثر يحصلون على مضادات الفيروسات القهقرية - أدوية منقذة للحياة |
Hatta bugün, başkentinizde, zor zamanlarda, ülkenin cebini düşünen bazıları Global Fon gibi hayat kurtaran programları kesmek istiyor. | TED | وفي الواقع اليوم في عاصمة بلدكم - في هذه الأوقات الصعبة - البعض الذي يسيطر على خزانة بلدكم يريد قطع التمويل لبرامج منقذة للحياة مثل صندوق الدعم العالمي. |
hayat kurtaran telefonlar. | Open Subtitles | مكالمات هاتفية منقذة للحياة. |
hayat kurtaran adam olduğuna göre birazcık Hulk öfkesine göz yumabilirim. | Open Subtitles | عندما تكون أنت الرجل الذي ينقذ حياة الناس فيُمكنني التغاضي عن القليل من غضب الرجل الأخضر. |
Ayrıca, birkaç yıl önce tasarlamış olmamıza rağmen -- bu hayat kurtaran Hearthstream defibrillatorü ancak geçen yıl yaygınlıkla kullanılmaya başladı. | TED | أيضًا وعلى الرغم من أننا قمنا بتصميمه من سنوات مضت إلا أنه لم يصبح منتشرًا إلا خلال السنة الأخيرة تقريبًا هذا جهاز ارتجاف دقات القلب والذي ينقذ حياة الكثير من البشر |
hayat kurtaran ilaç da yapabiliyor! | Open Subtitles | إن دواءه يمكنه أن ينقذ حياة أي انسان |
Kılıçla kahraman olanlardan değil, risk alıp hayat kurtaran, başkalarının öne atılmasını beklemeyen bir kahraman. | Open Subtitles | النوع الذي يأخذ مخاطرة لإنقاذ الأرواح بدلا من إنتظار شخص ما يقود الطريق |
Bu el hayat kurtaran el. | Open Subtitles | قلت ذراع لإنقاذ الأرواح |