| Ağzımdan daha önce hiç duymadığım bir ses çıktı: biraz inilti, biraz çığlık, neredeyse insanlık dışı ve korku dolu. | TED | صدر صوت من فمي لم أسمعه من قبل: نصف تأوه، نصف صراخ، بالكاد إنساني، إرهابي بحت |
| Ama sonra bana daha önce hiç duymadığım bir şey söyledi: Tıbbi marihuana ona kendi hayatını ve sağlığını kontrol edebilme imkanını sunuyordu. | TED | وثم قالت شيئًا لم أسمعه من قبل مطلقًا وهو أنه أعطاها سيطرة على حياتها، وعلى صحتها. |
| Sadece, daha önce hiç duymadığım bir şey hakkında sohbet etmek istedi. | Open Subtitles | لقد كانت تُريد الدردشة فقط حول أمورٍ لم أسمع بها من قبل |
| Bekle, onları babanı daha önce ismini hiç duymadığım bir yere götürdüklerini söylerden duydum, Siyah Kaya isimli bir yer. | Open Subtitles | لقد سمعتهم إنهم سينقوله لمكان لم أسمع عنه من قبل يدعى الصخرة السوداء |
| Benim daha önce hiç duymadığım bazı sözcükler biliyor. | Open Subtitles | إنه يعرف بعض الكلمات التي لم أسمع عنها من قبل |
| Adını hiç duymadığım bir herifin benim gibi bir adamla takıldığına inanamıyorum. | Open Subtitles | رائع، لا يمكنني التصديق أن أحداً لم أسمع به قط يتجول مع شخص مثلي |
| Bir kadından daha önce hiç duymadığım sesler çıkarttın. | Open Subtitles | لقد أصدرتى أصواتا لم أسمعها من أمرأه من قبل |
| Önceden hiç duymadığım bir isim de kattın içine kesin. | Open Subtitles | حسناً , أنا متأكد تماماً بأنك قلتِ إسماً لم أسمعه من قبل |
| Önceden hiç duymadığım bir isim de kattın içine kesin. | Open Subtitles | حسناً , أنا متأكد تماماً بأنك قلتِ إسماً لم أسمعه من قبل |
| Ve daha önce hiç duymadığım gibi duydum. | Open Subtitles | وسمعت ما لم أسمعه بحياتي |
| Twitter'a girerim, daha önce hiç duymadığım bütün yabancı kelimeler vardır: FIFA, vuvuzela, ahtapotla ilgili garip espriler. | TED | أذهب لتويتر، وأجد كل هذه الكلمات الغريبة التي لم أسمع بها من قبل: الفيفا، الفوفوزيلا، نكات غريبة عن الأخابيط. |
| Daha önce hiç duymadığım bir dille konuşmasına rağmen onu anlamıştım. | Open Subtitles | علي الرغم من أنه تحدث إلي بلغة . لم أسمع بها من قبل ، ولكنني فهمت ما كان يقول |
| hiç duymadığım ülkelerden bankacılar arıyor. | Open Subtitles | لدينا مصرفيين يتّصلون بنا من بلدان لم أسمع بها من قبل |
| Bekle, onlar konuşurken gizlice dinledim, babanı daha önce adını hiç duymadığım Kara Kaya diye bir yere götüreceklerdi. | Open Subtitles | لقد سمعتهم إنهم سينقوله لمكان لم أسمع عنه من قبل يدعى الصخرة السوداء |
| Hayır, bugünden önce hiç duymadığım bir kaynaktan geldi. | Open Subtitles | لا ، لقد أتت من مصدر لم أسمع عنه قبل اليوم |
| Tetikçilerin birinin telefonunda adını hiç duymadığım TRAKZER uygulamasıyla. | Open Subtitles | أحد مطلقي النار لديه برنامج والذي لم أسمع عنه من قبل اسمه "تراكسور" |
| En beğendiği, ismini hiç duymadığım dizileri kaydettim. | Open Subtitles | لقد سجلت لها برامجها التلفزيونية المفضلة بعض من البرامج لم أسمع عنها من قبل |
| Daha önce hiç duymadığım bir sürü saçmalıkla. | Open Subtitles | وبحفنة من الترهات المجنونة والتي لم أسمع عنها يوماً |
| hiç duymadığım aptalca sporlar Cumartesi sabahı erkenden kalkmama neden oluyor kesin portakal da dilimlemem gerekecek. | Open Subtitles | رياضة غبية لم أسمع عنها من قبل ستجعلنى أستيقظ مبكرًا يوم السبت |
| hiç duymadığım biri için bin dolar vermemi mi istiyorsunuz? | Open Subtitles | تريدونني أن أعطيكم ألف دولار لأجل شخص لم أسمع به .. |
| Ele geçirildikten sonra daha önce hiç duymadığım Latince kelimeler söyledi. | Open Subtitles | بعدما أستّحوذ من قبل الأرواح، تكلم بلغة لاتينية رصينة لم أسمعها من قبل. |