Sıradan su işte. Yani Marx'ın bulunduğu sudan hiçbir farkı yok. | Open Subtitles | أعني، لا يختلف عن الماء الذي وجد فيه ماركس |
Eğer emir alamıyorsa, vahşi bir hayvandan hiçbir farkı yok. | Open Subtitles | أذا لم ينصاع الى الأوامر فهو لا يختلف عن الحيوانات المفترسة |
Bize baş kaldıranlardan hiçbir farkı yok. | Open Subtitles | إنه لا يختلف عن أى من الآخرين الذين حولوا ظهورهم لنا |
Konuş ya da konuşma, hiçbir farkı yok. | Open Subtitles | الكلام او عدمه لن يفرق شيئاً |
Konuş ya da konuşma, hiçbir farkı yok. | Open Subtitles | الكلام او عدمه لن يفرق شيئاً |
Bunu bahçıvanlıktan veya temizlikçilikten hiçbir farkı olmadığını söylemiştin. | Open Subtitles | نعم، قلت أنه لا يختلف عن عمل عاملة التنظيف أو البستاني |
Bu küçük çocuğun bizim oğlumuzdan hiçbir farkı yok. | Open Subtitles | إن هذا الولد لا يختلف عن ابننا |
Sevdikleri bu şeyleri sevmelerini sevmiyorsun çünkü seni sevmelerini istiyorsun ve bunun hiçbir farkı... | Open Subtitles | لا يعجبك أنهم يحبون مايحبونه لأنك تريدهم أن يحبوك وهذا لا يختلف... |
hiçbir farkı yok. | Open Subtitles | لا يختلف عن هذا تمامًا، مفهوم؟ |
Diğer çocuklardan hiçbir farkı yok. | Open Subtitles | إنه لا يختلف عن أي طفل آخر. |
Herhangi bir aristokrattan hiçbir farkı olmadığını kanıtladı. | Open Subtitles | ~~أثبت أنه لا يختلف ~~عن أي أريستوقراطي |
Sophie, ...burada yapacağımız şeyin, Belçika'da 1999'da yaptığın şeyden hiçbir farkı yok. Hatırlıyor musun? | Open Subtitles | الآن، (صوفي)، هذا لا يختلف عن (بلجيكا) في عام 1999، أتذكرين ذلك؟ |
Bunun kumardan hiçbir farkı yok. | Open Subtitles | هذا لا يختلف عن المُقامرة. |