Ve kendine sürekli niye senin yerine Hope'un kaçırıldığını soruyorsun. | Open Subtitles | و انك تسألين نفسك بإستمرار لم أخذ هوب عوضا عنك؟ |
Niles, lütfen modaya uymaya çalışma. Bana Bob Hope'un Fonz kılığına girmesini hatırlatıyorsun. | Open Subtitles | نايلز لا تحاول ان تكون عاميا رجاء لقد ذكرتني ببوب هوب عندما قلد الفونز |
Ama eğer Walter ve Hope'un ölümünde oynadığın rolü sahiplenmezsen bunu yapamazsın. | Open Subtitles | ولا يمكنك ذلك ليس قبل أن تعترف بالدور الذى لعبته فى مقتل هوب ووالتر |
Monica'nın arabasında Hope'un yazdığı bir mektup buldum. | Open Subtitles | وجدت رسالة موقعة من هوب داخل سيارة مونيكا |
Bu da bize Hope'un idealleştirilmiş bir hedef olduğunu gösteriyor. | Open Subtitles | مما يشير لنا ان هوب اصبحت هدفا مثاليا له |
Yöntemindeki değişikliği de Hope'un ölümü tetikledi. | Open Subtitles | و ان موت هوب هو من تسبب بتغيير اسلوبه الاجرامي |
Geceleri Hope'un odasında dolaştığını duyuyordum. | Open Subtitles | حسنا استطيع سماع هوب دائما في غرفتها تمشي |
Bunun Hope'un geleceğiyle ilgili olduğunu biliyorum ama bu akşam bezini kimin değiştireceğini daha çok düşünüyorum. | Open Subtitles | أنا أعرف أنه لمصلحة هوب ولكني قلق بخصوص المستقبل من سيغير حفاظات هوب هذه الليله |
Hope'un arkadaşı gibi davranmayı bırakıp onu disiplin altında büyütmeliyim. | Open Subtitles | يجب أن أتوقف عن محاولة مصادقة هوب والتأكد من أن هوب تكبر بانضباط وتأدب |
Hope'un Hope Chance olarak kalabilmesi için son şansının ben olduğumun farkındaydım. | Open Subtitles | وأدركت أني أمل هوب الوحيد بأن تبقى هوب تشانس |
Hope'un ilginç taşlar koleksiyonunu gösterdim bunun da madencileri etkilediğini düşünüyorum. | Open Subtitles | وذكرت مجموعة هوب من الصخور المثيرة للأهتمام والتي أعتقد بأنها أعجبت رجال المنجم |
Ama Hope'un, ağaçların hayatımızdaki önemini anlayarak büyüdüğünü bilmek güzeldi. | Open Subtitles | لكن كان من الجميل ان تكبر هوب وهي تفهم الدور المهم |
Doktorların Acil Tıp Ağı. Hope'un hayır kurumu. | Open Subtitles | شبكة الطوارئ الطبية للأطباء هذه الجمعية الخيرية التي تعمل بها هوب |
Cailin, Hope'un on sekizinci yaş gününde Paddy'nin bunu verdiğini söylemişti. | Open Subtitles | حسناً كالين أخبرتني أن بادي أعطى هذا الى هوب في عيد ميلادها ال 18 |
Hope'un Saray Bosna'da savaş alanında gönüllü doktor olduğu yıl. | Open Subtitles | و السنة التي كانت تعمل هوب فيها كطبيبة إغاثة في منطقة مزقتها الحرب سراييفو |
Patrick Sr, Hope'un hamileliğini duyunca öldürmekle tehdit etmemiş miydi? | Open Subtitles | ألم يقم باتريك الأب بالتهديد بقتل هوب عندما تبين له أن بادي جعلها تحمل منه ؟ |
Ve biz zaten bilmeden de olsa yarıştık Hope'un ilgisi üzerine, hangimizin saçı daha güzel diye banyoda ilk kim işini bitirecek diye. | Open Subtitles | ونحن نتنافس من غير قصد على التأثر في هوب من شعره يبدوا أجمل ومن يفرغ أولاً في غرفة النوم |
Sonsuza dek Hope'un annesi olmayı istediğimi fark ettiğim an yaptığım ilk iş Hope'u evlat edinmek oldu. | Open Subtitles | بأنني أحب جداً هذه العائلة وأردت ان أكون والدة هوب إلي الأبد لذلك لقد تبنيتها علي الفور |
Tamam, yani, şimdi... sen neden Hope'un avukatlığını yapıyorsun? | Open Subtitles | حسناً لماذا أنتي ؟ لماذا ؟ لماذا تدافعين عن هوب ؟ |
Hope'un balığını benzeriyle değiştirmedik, ve her şey bizim için çok iyi oldu. | Open Subtitles | نحن لم نستبدل سمكة هوب بواحدة مماثلةٍ لها وكل شئٍ سار على أحسن ما يكون بالنسبةِ لنا |