Fransız ve Rus elçilikleri içeriğini öğrenmek için büyük miktarda para ödemeye hazır. | Open Subtitles | الفرنسيون وسفارات روسية يدفعون مبالغ هائلة ليعلموا محتواها |
Gördüğünüz üzere bir ya da iki tanesini içeriğini incelemek üzere açtık. | Open Subtitles | لقد فتحنا واحدة أو اثنين لكى, نفحص محتواها |
içeriğini biz denetleriz. Güvenliğimizi biz kontrol edeceğiz. | TED | نحن نتحكم في المحتوى . نحن نتحكم في سيطرتنا. |
ama hayır, biz eğitim içeriğini sağlamıyoruz. | TED | لكن لا، نحن لا نقدم المحتويات التعليمية. |
Bilinçlilik, hareketlerimizin içeriğini ve anlamını belirler. | Open Subtitles | الوعي مسؤولاً عن سياق الكلام او المعنى لأفعالنا |
Çantayı al, içeriğini belirle, sonra bırak. | Open Subtitles | التقاط هذا الغرض ، وتحديد محتوياته ، و توصيلها للهدف |
Sırf Mitchell pastırmaları az pişirdi diye değil davasının içeriğini bilmediğim için çok kötü oldum. | Open Subtitles | و ليس لأن (ميتشل) قام بطبخ اللحم المدخن غير بشكل جيد كرهتُ أنني لم أعرف ما كان موضوع قضيته |
Onu baştan çıkaracaksın ve raporunun içeriğini öğrenerek derhal bana getireceksin. | Open Subtitles | ستقوم بإغوائها ثم ستعرف محتوى تقريرها و أوصله لي مباشرةً أغويها؟ |
İnsanoğlunun elindeki en karmaşık tekniklerle bu şişenin içeriğini araştırdım. | Open Subtitles | حلّلتُ محتويات هذه القارورة بأكثر التقنيّات المتطوّرة المتوفّرة لدى البشر. |
Daha önceden kimsenin bunu yapmamış olmasına rağmen bu sentetik yolu seçerek bir bakteri kromozomu sentezleyip gen içeriğini değiştirerek yaşam için gerekli olan genleri anlamaya çalışmaya erkenden karar verdik. | TED | قررنا منذ البداية اتخاذ طريقة صناعية على الرغم من أن أحدا لم يسلك هذا الطريق سابقا لنرى هل بامكاننا صنع كروموسوم بكتيرية حتى يمكننا تغيير محتوياتها الجينية لفهم الجينات الاساسية للحياة. |
Şüpheliden gelen birkaç telefon aramasını doğrulayan polis, bu aramaların içeriğini açıklamadı. | Open Subtitles | أكّدت الشرطة أنّها تلقّت مكالمات عدّة من المشبوه لكنّها رفضت الإفصاح عن محتواها. |
Yapışkan dolgulu lifleri ve tüpleri karışıma koyarsak, bir çatlak oluştuğunda yapışır, yapışkan içeriğini serbest bırakır ve boşluğu kapatır. | TED | إذا وضعنا ألياف مملوءة بالمادة اللاصقة وأنابيب داخل الخليط، سوف تفتح عندما يتشكل شق، مطلقة محتواها اللزج ومغلقة للفراغ. |
İçeriğini Bay Carter ile paylaşmadım. | Open Subtitles | ولم أشارك محتواها مع السيد كارتر |
Washington, kendi içeriğini kullanmamı benim için istedi. | Open Subtitles | واشنطون " أوعز لي إستعمال محتواها " |
Bazı resimler birçok farklı tezhipte bulunur ve genelde süslediği kitapların dini içeriğini pekiştirir. | TED | يظهر هذا النوع من الصور في العديد من المخطوطات المزخرفة المختلفة، تعزز هذه الصور المحتوى الديني للكتب التي تزينها. |
Kısa vadede germe, bu kasların, bağların ve tendonların su içeriğini değiştirerek daha elastik hale getirebilir. | TED | على المدى القصير، يمكن أن يغير التمدد المحتوى المائي لهذه العضلات، والأربطة، والأوتار لجعلها أكثر مرونة. |
Telefon numarasını alabiliyoruz ama içeriğini göremiyoruz. | Open Subtitles | .يمكننا ان نحصل على الارقام لكن ليس المحتوى |
Herkes senin gibi posta kutusunun önünde Chilton bülteninin gelmesini bekleyip, içeriğini 3 saniye içinde ezberleyemiyor. | Open Subtitles | ليس كل شخص يستطيع أن ينتظر بالخارج عند صندوق البريد لينتظر نشرة أخبار تشيلتن ويعرض المحتويات فورًا في ثلاث ثواني |
Sanırım, Dr. Stevens, ...flaş diskinizin içeriğini bir an önce ortaya dökmezseniz başınıza neler geleceğinden haberiniz yok. | Open Subtitles | أعتقد ذلك د.ستيفنز انك لن تصدق ما سيحدث لكم اذا كنت لم تفك شفرة المحتويات |
Analizin içeriğini bilmek istiyorum ve değerli olan her şey hakkında tam bir rapor istiyorum. | Open Subtitles | اريد من المحتويات ان تحلل واريد تقريراً كاملاً بخصوص اي شيئ ذي اهمية |
Bilinçlilik, hareketlerimizin içeriğini ve anlamını belirler. | Open Subtitles | الوعي مسؤولاً عن سياق الكلام او المعنى لأفعالنا |
İçeriğini hatırlıyor musun? | Open Subtitles | أتتذكر سياق الأحداث؟ |
Bayan Eames'in ilacı. Bay Reid içeriğini bilmek istiyor. | Open Subtitles | دواء الأنسة إيمس السيد ريد يرغب بمعرفة محتوياته |
Sırf Mitchell pastırmaları az pişirdi diye değil davasının içeriğini bilmediğim için çok kötü oldum. | Open Subtitles | و ليس لأن (ميتشل) قام بطبخ اللحم المدخن غير بشكل جيد كرهتُ أنني لم أعرف ما كان موضوع قضيته |
Üç kurbanın ve belirti göstermeyen kız çocuğunun mide içeriğini görüntüledik ve katalogladık. | Open Subtitles | قمنا بفرز وفهرسة محتوى المعدة على جميع الضحايا الثلاثة، بالإضافة إلى أعراض الإبنة |
Seçilmiş komiteye verilen CIA brifingi içeriğini sana kim sızdırdı. | Open Subtitles | من سرب محتويات ما قيل في بيان الوكالة للجنة لكِ؟ |
Doktor yakında içeriğini PET tarayıcı kullanarak kanser için test ettiği hastanın koluna enjekte edecek. | TED | وبعدئذٍ ستقوم الطبيبة بحقن محتوياتها في ذراع مريضها، الذي تفحصه للكشف عن السرطان بالتصوير المقطعي بالإصدار البوزيتروني. |