| Arkamı döndüğümde gitmemi işaret etti, onu düşünmememi. | Open Subtitles | حين تلفتت حولى ، أشار لى بالمضى ، و ألا أفكر فيه |
| Aniden çok yukarılarda karla kaplı dağların üstünde yaşlı adam bize yaban otlarının bittiği gölgeli ve nemli bir toprağı işaret etti. | Open Subtitles | و يتفرع إلى ألف مجرى صغير، فجأة عالياً تحت قمم مغطاة بالثلوج، أشار الرجل العجوز إلى قطعة أرض مكسوة بالأعشاب البرية، |
| Ancak utanmış görünmek yerine bağıra bağıra gülüp işaret etti. | Open Subtitles | لكن بدلا من أن يبدو مُحرجا صرخ و هو يضحك و أشار |
| Bunun üzerine polis Titus'un fotoğrafını çekti ve zanlı teşhis odasına koydu. Fotoğrafı tecavüz mağduruna gösterdiler Kadın Titus'un fotoğrafını işaret etti ve | TED | فصورت الشرطه تايتس ووضعوها ضمن صور اخرى للعرض على الضحيه للتعرف على الجاني وبالفعل أشارت الى تايتس |
| En sonunda, kadın onu işaret etti. | Open Subtitles | وفي النهاية أشارت للذي أخبرها بمصير اليهود |
| Ellerinde kameraları ile her gün gelen otobüsler dolusu turiste işaret etti. | TED | وأشار الى حافلات السياح الذين يقدمون كل يوم بكاميرات مُعدة للتصوير في العادة |
| Bazı kişiler onun dünyanın değişik yerlerinde dört değişik kadından dört çocuk sahibi olduğuna işaret etti. | Open Subtitles | البعض أشار إلى حقيقة أنّهُ فِعلاً أّبَاً لأربعة أطفال، من أربعة نسوة مُختلفيين حول العالم. |
| Söylemedi ama etrafında ölüp duran insanları işaret etti. | Open Subtitles | لم يقُل ذلك بشكل مُباشر ، لكنه أشار إلى ذلك النمط المُكرر من كون الأشخاص القريبين منكِ ، ينتهي بهم الوضع موتى |
| Sonra, zar zor görünen patika yolu işaret etti, ve "Bu yoldan, bu yoldan, hadi." | TED | ثم أشار إلى هذا الممر الذي يرُى بالكاد. وقال: "هذا هو الطريق، هذا هو الطريق. |
| Fransız filozof, Louis Althusser, bu felsefe faaliyetlerinin bir şekilde aşikarlık maskesi yarattığına işaret etti. | TED | وقد أشار لهذا من قبل فيلسوف فرنسي يدعى"لويس ألتوسير" والذي وضح أن تلك النظرية تعمل بطريقة تخلق فيها ستارًا من الوضوح |
| Konuştuğum herkes aynı kişiyi işaret etti. | Open Subtitles | كلّ شخص تحدّثت معه أشار إلى نفس الشخص |
| Yardımcılarından birine anahtarı kapamasını işaret etti. | Open Subtitles | أشار لمساعده ان يدير مفتاح التشغيل |
| Phalangist dur diye işaret etti. | Open Subtitles | شخص من الكتائب أشار لنا بالوقوف. |
| Krakow'a giderken arkadaşım güzel kalenizi işaret etti. | Open Subtitles | كنت متجهاً الى كاركو عندما... .أشار صاحبي الى قصرك الجميل |
| Kafasıyla oradaki diğer adama Andrew'u öldürmesini işaret etti. | Open Subtitles | لقد أشار للرجل الذى كان هناك ليقتل "أندرو". |
| Eğer uzanmak istersem diye küçük barakaların orayı işaret etti. | Open Subtitles | وبعدها أشارت إلى اتجاه الأكواخ الصغيرة في حال أني أردت الاستلقاء أو النوم |
| Yaklaşmamı işaret etti. Sanki beni bekliyor gibiydi. | Open Subtitles | أشارت لي أن أقترب، وكأنها كانت في انتظاري. |
| Ve sağdaki çalışmayı işaret etti resmin tartışmalı (problematik) olduğunu öne sürdü, ona göre problem siyah insanların nasıl temsil edildiğiydi. | TED | و أشارت للعمل على اليسار لتقول لي كيف كانت إشكالية هذه الصورة لأنها بالنسبة لها ذات الصلة بفكرة كيف كانوا الناس السود ممثلين. |
| Ve bence, resmedilmesi gereken onurun bir örneği olarak sağdaki resmi işaret etti medyadaki resimlere karşı olarak. | TED | و أشارت إلى الصورة على اليمين كمثال على ذلك ، بالنسبة لي ، من ذلك النوع من الكرامة التي يجب أن تكون مصورة للعمل ضد تلك الصور في وسائل الاعلام. |
| Ama o kadın mahkeme salonunun ortasında Clarence'ı işaret etti ve "o yaptı" dedi. | Open Subtitles | ولكن السيدة وقفت (في المحكمة و أشارت الى (كلارنس "وقالت" هو من فعلها |
| Kalabalıktaki kısa bir adamı işaret etti. | Open Subtitles | وأشار لرجل قصير من اليهود |