Sonra yine yaşlılar ölecek ve iki milyar daha çocuk doğacak. | TED | ومرة أخرى سوف يموت الكبار السن وسوف تحصلون على ملياري طفل. |
Bu duruma presbiyopi diyoruz ve dünya çapında iki milyar insanı etkiliyor. | TED | ندعو هذه الحالة مدّ النظر الشيخوخي، وتؤثر على ملياري شخص حول العالم. |
Dünyada, günde iki dolardan az parayla geçinen iki milyar insan var. | TED | وهناك ما يقارب ملياري شخص يعيشون باقل من دولارين يومياً |
Ve sadece biz değil, dünyada iki milyar insan halen kronik olarak yetersiz beslenmekte. | TED | وليس نحن فقط، لكن الإثنين بليون نسمة فى العالم الذين مازالوا يعانون فى كل النواحى. |
Ben doğduğumda dünyada bir milyardan az çocuk vardı, günümüze gelirsek, 2000 yılında, bu sayı neredeyse iki milyar. | TED | حين ولدت كان هناك أقل من مليار طفل في العالم، واليوم، سنة 2000، هناك ملياران تقريبا. |
Yüzyılın sonunda aynı seviyede, iki milyar olarak mı kalacak? | TED | هل سيبقى كما هو ويكون مليارين بحلول نهاية القرن؟ |
Yani iki milyar kişinin çamaşır makinesi var. | TED | اذا هناك في العالم ملياري شخص يستخدمون الغسالات الكهربائية |
Tüm bunları yaparken iki milyar dolar değerinde bağış yapılmış ilaçtan da faydalanabiliriz. | TED | وبالقيام بكل هذا، سنستفيد من ما قيمته ملياري دولار من الأدوية الموهوبة. |
Diğerleri yaşlanacak ve yeni iki milyar çocuk daha eklenecek. | TED | بقيتكم، سوف تزدادون سناً ونحصل على ملياري طفل. |
Diğerleri biraz daha yaşlanacak ve iki milyar daha çocuk doğacak. | TED | والبقية سوف تزداد سناً ونحصل على ملياري طفل. |
Bunu söylediğinde, ABD hükümeti elektrik yeniden yapılandırması için iki milyar dolardan fazla harcamıştı. | TED | في ذلك الوقت، الحكومة الأمريكية كانت قد أنفقت أكثر من ملياري دولار على إعادة بناء الكهرباء. |
Tüm GSMH'miz iki milyar dolardan daha az. | TED | إن مجموع ناتجنا المحلي الاجمالي أقل من ملياري دولار. |
2050 yılına kadar beş kişiden biri, yani iki milyar insan 60 yaş ve üzeri olacak. | TED | بحلول عام 2050، واحد من كل خمسة منا، ما يقرب من ملياري شخص، سيكونون بسن 60 وما فوق. |
Bu da 1,8 milyar veya neredeyse iki milyar insan iş yerinde mutsuz demektir. | TED | هذا يعني أن حوالي 1,8 مليار أو ما يقرب من ملياري شخص، ليسوا سعداء في العمل. |
İki milyar yıl sonra, oksijen demirle reaksiyona girer. | Open Subtitles | بعد ملياري عام، اتحد الأكسجين أخيراً مع كل الحديد. |
Sonra, yaklaşık iki milyar yıl önce; | Open Subtitles | ثم ظهرت الخلايا المعقدة فجأة قبل ملياري عام |
Bu yöntemi, bu kitaplardaki tüm kelime ve deyimlere uygularsak sonunda elimizde kültürümüzün ne şekilde değistigini gösteren iki milyar satırlık bir tablo ortaya çıkacak. | TED | نقوم بذلك لكل الكلمات والجمل التي تظهر في تلك الكتب، وذلك يعطينا جدولا ضخما من ملياري سطر يخبرنا حول الطريقة التي تتغير بها الثقافة. |
ELA: Peki, bu iki milyar satır, bunlara iki milyar n-gram diyelim. | TED | إ. ل. أ: وبالتالي هذان الملياران، نسميهما ملياري ن-غرام. |
Şimdi, bu ümitle, her günü yandaki kafede satılan ucuz lattenin fiyatından daha az bir parayla yaşamaya çalışan iki milyar insana geri dönmek istiyorum. | TED | لذا دعونى أعود، مع هذا الإحساس بالأمل، إلى الإثنين بليون نسمة الذين مازالوا يحاولون أن يعيشوا كل يوم على أقل من ثمن كوب صغير من القهوة التى بجانبنا. |
Evet, bu ilerlemeyi kaydetmek için, yılda bir veya iki milyar dolar masraf tutmuştur. | TED | نعم، لقد كلف مليار دولار إلى ميلياري دولار في السنة لإحراز هذا التقدم. |
Sonraki iki milyar için, nasıl yaptığımızı | TED | أريد مليارين آخرين لذا أردت معرفة السبب. |