Ve sinirli çalışanlarla parti ya da hükümet yönetmek imkansızdır. | Open Subtitles | وأنه من المستحيل لتشغيل حزب أو الحكومة مع العمال بالضيق. |
Ancak seçiminizi bir kez yaptınız mı geri dönüşü imkansızdır. | Open Subtitles | ولكن حين تضع القاعدة فإنه من المستحيل العودة إلى الوراء |
Parlak kırmızı pantolon giyiyorsanız kötü bir ruh halinde olmanız neredeyse fizyolojik olarak imkansızdır. | TED | ربما هو من المستحيل ان تكون في نفسية سيئة .. ان كنت ترتدي بنطالاً احمر |
Bu hayati bir kabiliyettir, çünkü bazı asteroidler kömür kadar karanlıktır ve diğer teleskoplar ile tespit edilmesi çok zor veya imkansızdır. | TED | وهذه قدرة مهمة لأن بعض الكويكبات مظلمة مثل الفحم ويمكن أن تكون صعبة أو مستحيلة أن تحددها تليسكوبات أخرى. |
Şuan o kadar karmaşık nesneler tasarlıyorum ki, onları geleneksel yollarla tasarlamak benim için gerçekten imkansızdır. | TED | لذا ما أفعله حاليا هو أن أصمم أشياء بتعقيد لدرجة أنه كان من المستحيل فعلا أن أصممها بالطرق التقليدية. |
Bu yüzden bana dediler ki, birini yürütmek imkansızdır. | TED | قيل لي أنّه من المستحيل أن أجعل شخصا يمشي، |
Ayakkabılar çok farklı malzemelerden üretildiğinden, geri dönüştürülebilir bileşenlere ayrılması neredeyse imkansızdır. | TED | بما أن الأحذية مصنوعة من العديد من المواد المختلفة. يكاد من المستحيل تحطيمها لمكونات قابلة لإعادة التدوير. |
Daha önce hiç eksi 1,7 derecedeki bir suda yüzmemiştim çünkü bu tarz koşullarda eğitim yapmak nerdeyse imkansızdır. | TED | لم اسبح قط في ماء بدرجة 1.7 تحت الصفر من قبل لانه كان من المستحيل التدرب في هذه الاشكال من الظروف. |
İtiraz ediyorum, efendim, Tamamen hayali bir hırsızın aklından neler geçtiğini tahmin etmeye çalışmak bence imkansızdır. | Open Subtitles | اٍننى أسلم سيدى بأن من المستحيل تخمين ما دار فى خلد لص خيالى |
3. Oliver Barrett'ı kızdırmak imkansızdır. | Open Subtitles | إنه من المستحيل الوصول إلى أوليفير باريت الثالث |
Hayır, halbuki Rus eşleri dışarı çıkarmak neredeyse imkansızdır. | Open Subtitles | لا شيء, على الرغم من أنه من المستحيل استقبال حبيبته الروسية |
Sırtlarının koyu gri rengiyle, yukarıdan onları görebilmek neredeyse imkansızdır. | Open Subtitles | إن تمويه أجسامهم, داكن أعلاهم وفاتح اسفلهم يجعل من المستحيل إكتشافهم من الأعلى |
Burada pekçok avukat var, bize yetişmek imkansızdır. | Open Subtitles | هناك الكثير من المحامين هنا إنه لمن المستحيل أن تتابع كل هؤلاء |
Bir çok defa dile getirdiği üzere etrafı dikenli tellerle çevrili bir cennete yaşamak imkansızdır." diyordu. | Open Subtitles | وقد أعاد تكرارًا أنه من المستحيل العيش في جنة تُحيطها أسلاك شائكة |
Lütfen Elızabeth. Yaşadığımız dünyada başkalarının duygularını anlamamız imkansızdır. | Open Subtitles | من المستحيل في هذا العالم الذي نعيش فيه أن نتسامح مع الاخرين |
Diğer gezegenlere gitmek imkansızdır, hele de halka şeklinde bir taşla. | Open Subtitles | من المستحيل السفر للكواكب الأخرى ناهيك عن أن يتم عبر بوابة من الحجر |
Bu konuda şaka yapma Martin. İmkansızdır, biliyorsun. | Open Subtitles | هذا، على حتى تمزح لا مستحيلة الاشياء هذه |
Fizik kurallarının neyi önerdiğini biliyor musun? Falsolu atış imkansızdır. | Open Subtitles | هل تعرف انة فيزيائيا الكرات الصارخية مستحيلة |
Ama başkaları için en basit olan bir şey, benim için imkansızdır. | Open Subtitles | ولكن ما كان دائماً شديد السهولة بالنسبة للآخرين هو مستحيل بالنسبة لي |
Dönüşüm bir kez tetiklendiği zaman tersine çevirmek imkansızdır. | Open Subtitles | عندما يبدأ حدوث التغييرات الأولية من المُستحيل عكس ذلك |
Aldığımız güvenlik önlemleriyle, söylediğiniz şeyin yapılabilmesi, ...bir, iki hatta dört kişi tarafından bile imkansızdır. | Open Subtitles | و بمعايير الأمان التي لدبنا فانه يعتبر مستحيلا من رجل يعمل لوحده .. أو رجلين أو أربعة |
Hükümetin ve tabi ki halkın, bu kendi kendini yaratan borçtan kurtulması imkansızdır. | Open Subtitles | لأنه مستحيلُ للحكومةِ، وهكذا الجمهور، للخُرُوج مِنْ دينِ التَوليد الذاتيِ أبداً. |
Bu nedenledir ki, anahtar sözcük olmadan bu yazıyı çözmek imkânsızdır. | Open Subtitles | ولذلك، بدون كلمة الشفرة، سيكون فك شفرة النص أمراً مستحيلاً. |