"inşa ediyor" - Translation from Turkish to Arabic

• يبني
• تبني
• يبنون
• بناء
• يبنى
• يقوم ببناء
• قامت ببناء
• له القدرة

Bence bu ortaçağdaki gibi olurdu insanlar büyük bir katedral inşa ediyor.
أعتقد أن ذلك يشبه العصور الوسطى عندما يبني الناس كاتدرائية ضخمة وجميلة

RB:Philippe, evet baya bir kısmı ona ait-- logolar falan ve New Mexico'da uzay istasyonunu inşa ediyor,
ر ب: فيليب قام بـ..نعم, جزء صغير منه.. الشعارات, و هو يبني محطة الفضاء فى نيو مكسيكو,

Joe'ya gidemiyoruz çünkü hala evini inşa ediyor ve arkadaşının kanepesinde yatıyor.
كما ترى لا نستطبع الذهاب إلى منزل جو لأنه مازال يبني منزله و ينام على أريكة صديقه

Ancak etrafınıza bakarsanız -- ve her tarafta örnekleri var -- Doğa Ana her şeyi bu şekilde inşa ediyor.
لكن لو إذا نظرتم حولكم فهناك أمثلة كثيرة في كل مكان الأم الطبيعة تبني أي شيء حولها بهذه الطريقة.

Clarke beni dinleseydi, bu salaklar hâlâ sur inşa ediyor olurdular.
لو كانتْ أصغتْ لي, لكان هؤلاء الحمقى لا زالوا يبنون الجدار

Yüzme havuzları inşa ediyor. Bugün geç saate kadar dışarıda olacaktı.
إنه يعمل في بناء أحواض السباحة سيظل خارج المنزل طوال اليوم

Baskın çift merkeze inşa ediyor ve diğer ast düzeydekiler de çevrelerinde çalışıyorlar.
يبني الزوج المسيطر عشه في الوسط تماما وتعمل الحيوانات التابعة الأخرى حولهم

Kumda büyük bir işaret inşa ediyor... uydular onu görebilecek.
إنه يبني إشارة كبيرة بالرمال حتى تراها الأقمار الصناعية

Kilisenin sitesine başka bir alışveriş merkezi daha inşa ediyor.
انه يبني مركزاً تجارياً اخر على جهة الكنيسة

Bu adam klinikler inşa ediyor. Köyleri kurtarıyor, Bono'yu tanıyor.
هذا الرجل يبني مستوصفات يحفظ قرى، يعرف بونو

Çivi, toprak, çam ağacı. Bir şeyler inşa ediyor. Ağır ol.
مسامير , تربة , خشب الصنوبر إنّه يبني شيئاً

Daha kötüsü. Eğer haklıysam bir hapishane inşa ediyor.
الأمر أسوأ، لو كنت محقة، فهو يبني سجوناً

Ayrıca insanlık tarihinin en büyük uzay gemisini Fred Johnson inşa ediyor.
و " فريد جونسون " يبني سفينة الفضاء الأكبر في التاريخ البشري

Bu durumda yazılım, kendi donanımını inşa ediyor ve tabii biyolojiye ait bildiğimiz görüşleri de...
هذه هي الحالة حيث تبني البرمجيات الأجزاء الصلبة خاصتها، وهذه هي الفكرة التي لدينا مع البيولوجيا.

Bu hareketlilik milyonlarca yıldır devam ediyor ada üstüne ada inşa ediyor.
البقعة الساخنة كانت نشطة لملايين السنوات تبني جزيرة بعد الجزيرة

Hatta Çin bunlardan bir sürü inşa ediyor.
في الواقع، في الصين يبنون الكثير منها الآن.

Bir tür saçma yeraltı alışveriş merkezi inşa ediyor olmalılar.
لابد انهم كانوا يبنون مركزا تجاريا جنونيا تحت الارض

Bunun yerine, biraz daha ayrıntılı bir çözüm geliştirdi: Görev için üç benzer uçak inşa ediyor.
بدلاً من ذلك، قام بابتداع حل أكثر تعقيدًا بقليل: بناء ثلاث طائرات متماثلة للرحلة.

Ailesini doyuracak kadarına sahipti ve bunu pazarda satıyordu. Şimdi ise ailesi için bir ev inşa ediyor.
كان لديها ما يكفي لتطعم عائلتها وبدأت ببيع النبتة في السوق، وقد بدأت في بناء بيت لأسرتها الآن.

İmparator sürekli inşa ediyor. Tuğlayı mermere çeviriyor.
الإمبراطور يبنى ويبنى يحول الطوب إلى رخام

Orası babamın arsası ve şu çirkin konutları inşa ediyor.
إنها أرض والدي، و، هو يقوم ببناء هذه الشقق البشعة

Orada duvarına birincilik fotoğrafını astığı bir ev inşa ediyor.
قامت ببناء منزل داخله إنها تضع صور لنفسها كطالبة متميزة

Şu anda, İmparator Zurg galaksinin bilinmeyen bir bölgesinde gizlice tüm evreni yok edecek bir silah inşa ediyor!
الآن فى حافة الكون الامبراطور زارج عنده مبنى سرى به سلاح له القدرة على تدمير الكون كله