Oh, bakın, Britta inandığı şeyi getirmiş... | Open Subtitles | انظرو ، بريتا أحضرت ما تؤمن به |
O inandığı şeyi yapıyor. | Open Subtitles | إنها تفعل ما تؤمن به |
İnandığı şeyi görüyor, başka şekilde değil. | Open Subtitles | انه يرى ما يؤمن به وليس يرى الأشياء الأخرى |
Mike inandığı şeyi yaparken öldü. Bir hiç için ölmedi. | Open Subtitles | مايك مات فى سبيل ما يؤمن به إنه لم يمت من أجل لاشئ |
Ve ona, inandığı şeyi yapabilme şansı verebilecek tek kişi de sensin. | Open Subtitles | وأنتِ الوحيدة القادرة على إعطاءه الفرصة ليفعل ما يؤمن به |
Neo, yapması gerektiğine inandığı şeyi yapıyor. | Open Subtitles | نيو) يفعل ما يؤمن أنه) يجب أن يفعله |