4 ay boyunca, yaşadıklarının deneyimlerinin hepsinin birer halüsinasyon olduğuna inandırmış kendisini. | Open Subtitles | ومنذ أربعة أشهر للآن.. وهي مقتنعة بأن حياتها, وكل شيء قد واجهته, |
Beni yeteri kadar tahrik ederse, onunla danslı yardım gecesine gideceğime kendini inandırmış. | Open Subtitles | انها مقتنعة بأنها إذا أزعجني بما فيه الكفاية سوف اذهب للحفل الخيري الراقص لن يحدث هذا |
Ve büyük olasılıkla, kendini bu başarıya, layık olduğuna inandırmış. | Open Subtitles | وأكثر من ذلك على الأرجح، إنها مقتنعة أنها غير جديرة بمؤهلاتها |
Kendini eğer kaleyi yok ederse kimsenin onu kontrol edemeyeceğine inandırmış. | Open Subtitles | ،إنه مقتنع إذا تمكن من تدمير القلعة فلا أحد سيكون قادراً على التحكم به |
Adam iş arkadaşım, bana âşık olmuş ve benim de ona âşık olduğuma kendini inandırmış. | Open Subtitles | إنهُ عامل وواقع في حبي وهو مقتنع بأنني أحبه. |
Anladım, seni özel birisi olduğuna inandırmış. | Open Subtitles | أرى أنّها أقنعتك أنّها مميّزة بإختياراتها. |
Kendisini Arthur'un ifadesi sırasındaki patlamasının jüri tarafından olduğundan daha fazla önemseneceğine inandırmış. | Open Subtitles | ذهبت وأقنعت نفسها بأن إنفجار (آرثر) في غرفة جلسة الشهادة يساوي أكثر لهيئة المحلفين أكثر مما هو عليه |
Babam buraya gelmemin bir hata olduğuna kendini inandırmış ve neredeyse beni de inandıracaktı. | Open Subtitles | اتلعلمون , والدي كان مقتنعاً جدا بأن حضوري هنا كان خطاً و كان على وشك أن يجعلني أصدق ذلك |
Kendini kızının öldüğüne inandırmış, ve ona umuttan başka verebileceğim bir şey yok. | Open Subtitles | أنها مقتنعة أن أبنتها ميتة ... وأنه لا يوجد شيئ أقوله سيقدم لها أية نوع من الأمل |
Buda 24 saat geçirdim, elimde olan tek şey bodrumda bir canavar yaşadığına kendini inandırmış şizofrenik bir kadın. | Open Subtitles | مصابة بالفصام، و مقتنعة ! أنّ هنالك وحشٌ يعيش بالقبو |
Kara birinin beni silah olarak kullanacağına kendini inandırmış. | Open Subtitles | كارا) مقتنعة أن هناك سيحاول) استخدامي كسلاح |
Veronica Alzheimer oldu. Kız kardeşi Rose'u senin öldürdüğüne inandırmış kendini. | Open Subtitles | (بيرونيكا) مصابة بـ(الزهايمر)، إنّها مقتنعة أنّكَ قتلت أختها (روز). |
En küçük oğlu, Sunil, bir senedir Kosta Rika'daymış ve oğlunun Maocu asiler tarafından vahşice öldürüleceğine kendini inandırmış durumda. | Open Subtitles | (الاصغر (سونيل هو في (كوستاريكا) منذ سنة وهي مقتنعة سوف يطعن حتى الموت من قبل الثوار الماويين |
Hanna, Mona'nın iyi niyetle yaptığına kendini inandırmış. | Open Subtitles | (هانا) مقتنعة بأن (مونا) فعلت كل هذا كطريقة لتصحيح كل أخطاءها |
Kongre Kütüphanesi'ndeki romanların yarısını yazdığına kendini iyice inandırmış. | Open Subtitles | عزيزتى اجنيس بيبودى... انا مقتنع انها تكتب نصف رواياتها فى مكتبة الكونجرس |
Doğru şeyi yaptığına kendini inandırmış. | Open Subtitles | انه مقتنع أنه يقوم بفعل الصواب |
Kaçmaya çalışacağına kendini inandırmış. | Open Subtitles | و هو مقتنع انه سيحاول الهرب |
Artık insansın ve umarım bunun sebebi seni sonsuza kadar mutsuz olacağına inandırmış olmam değildir. | Open Subtitles | وها أنت الآن إنسانة، لذا آمل أن هذا ليس بسبب أنّي أقنعتك بأنّك ستعيشين في تعاسة أبد الدهر. |
Elka bu sabah bize dediki seni Tanrı olduğuna inandırmış. | Open Subtitles | (إلكا) أخبرتنا هذا الصباح أنها أقنعتك بأنها الرب |
Herkesi sağ kolunun iyileştirdiğine inandırmış oldun. Lakin bu gösterin Kastro'nun aklını başına toplamasını sağladı. | Open Subtitles | "وأقنعت الجميع أن ذراعكَ شُفي، بالواقع هذا الآداء ساعد (كاسترو)" |
Bilgisayarların hissedebileceğine kendini inandırmış biriydi. | Open Subtitles | كان مقتنعاً أن بإمكانه جعل أجهزة الكمبيوتر تشعر |