Aksi takdirde, bir katil olduğuna inanmaktan başka seçeneğimiz yok. | Open Subtitles | ما عدا ذلك ليس لديه خيار سوى الإيمان بأنه قاتل |
İnsanlar Tanrı'ya inanmaktan hoşlanırlar, çünkü Tanrı karmaşık sorulara yanıt verir. | Open Subtitles | يفضّل الناس الإيمان بوجود الرب ،لأن ذلك يجيب عن أسئلة معقدة |
Buna inanmak benim kupon hikayeme inanmaktan daha zor, sersem. | Open Subtitles | هذا اصعب من تصديق قصت اليانصيب التي احكيها, يالعين |
Kaldıramayacağım şeylerden biri her şeyden çok onun gibi olmak istediğim ağabeyimin bazı şeylere inanmaktan vazgeçmesidir. | Open Subtitles | أحدهما هو اننى لااحتمل ان ارى اخى الاكبر الّذي هو كل شيئ أريد أن أكونه يبدأ بفقدان الايمان |
Biz birbirimize aitiz. Ve buna inanmaktan asla vazgeçmeyeceğim. | Open Subtitles | نحن ننتمي لبعضنا ولن أتوقف عن الاعتقاد بذلك أبداً |
* Bitiremediğim bir parça * * Artık vazgeçtim, inanmaktan sana * | Open Subtitles | * لكني سأكلمه * * الآن قد انتهيت من تصديقك * |
O zamanlar tam bir karamsarlık içindeydim, ama "biz"e inanmaktan asla vazgeçmedim. | Open Subtitles | لقد كنت في مكان جميل ومظلم في ذلك الوقت لكن لم اتوقف ابدا عن الأيمان بنا |
Çünkü, Piper, bize ve güçlerimize inanmaktan başka bir şansım yok. | Open Subtitles | لأنني لا أملك أيّ خيار، عدا الإيمان... بقدراتنا... و الإيمان بسحرنا |
Bu işte benim kadar süre geçirince tesadüflere inanmaktan vazgeçiyorsun. | Open Subtitles | -عندما تُمضِي ما أمضيتُ بهذا العمل ستتوقّفُ عن الإيمان بالمصادفات. |
Brian, seninle kilisede tanıştığımız gün benimle oturup saatlerce inanmaktan ve avunmaktan bahsettin. | Open Subtitles | براين , في ذلك اليوم الأول عندما قابلتك في الكنيسة جلست و تحدثت الي لساعات عن الإيمان و المواساة |
İnançlı olmak inanmaktan daha önemlidir. | Open Subtitles | من المهم أن يكون لديك الإيمان على ان تصّدق |
Aşka inanmaktan vazgeçersek neden yaşamak isteyelim? | Open Subtitles | لو برحنا عن الإيمان بالحبّ، فلمَ عسانا نرغب بالحياه؟ |
İnsanları parayı onları öldürtmek için verdiğini inanmaktan nasıl vazgeçireceksin? | Open Subtitles | مالذي سيمنع أي شخص من تصديق أنكِ عرفتِ أن ذلك المال كان من أجل قتل الناس؟ |
Ama birbirimize inanmaktan asla vazgeçmemeliyiz. | Open Subtitles | ولكن يجب علينا ألا نتوقف تصديق بعضنا البعض. |
Bunu yaptığınızda, Hanna'ya inanmaktan başka şansı olmayacak. | Open Subtitles | اذا فعلتم ذلك، لن يكون لديها اي خيار سوى تصديق هانا |
Herhangi biriniz Tanrı'ya inanmaktan vazgeçseydi, size şunu sorardım yarın dışarı çıkıp komşunuzu öldürür müydünüz? | Open Subtitles | لو اياً منكم توقف عن الايمان بإله دعوني أسألكم هل ستخرجون و تقتلوا جاركم؟ |
Ama bu, onlara inanmaktan vazgeçmemiz anlamına gelmez. | Open Subtitles | لكن هذا لا يعني أن نتوقف عن الايمان بهم |
Bak, erkekler tarafından benim kadar sık canın yandığında, seni kurtarmaya gelecek olan... beyaz atlı prens masalına inanmaktan vazgeçersin. | Open Subtitles | اسمعي عندما تتعرضين للغدر من الرجال بقدري تتوقفين عن الايمان بفكرة القصة الخيالية عن الرجل على الحصان الابيض الذي ياتي لإنقاذك |
Biz sadece bir çıkış arıyorduk ve kaçışımızın deney sayesinde olacağına inanmaktan hiç vazgeçmedik. | Open Subtitles | كنا نبحث عن وسيلة للخروج وحسب، ولم نتوقف قط عن الاعتقاد بأن التجربة كانت وسيلة فرارنا. |
Tanrı'ya inanmaktan falan bahsetmedin. | Open Subtitles | تحدثتم أبدا عن الاعتقاد في الله |
Artık sana inanmaktan vazgeçtim | Open Subtitles | لقد تعبت من تصديقك |
Adam herhangi bir şekilde inanmaktan aciz. | Open Subtitles | هذا الرجل غير قادر على فهم معنى الأيمان |