O benimle birlikte ve istenmediğini hissettiren olursa çenesini dağıtırım. | Open Subtitles | هي هنا معي، وسأضرب أي رجل يجعلها تشعر أنها غير مرغوب فيها هنا |
Her hafta güzel bir kızı eliyorlar onun istenmediğini hissettirip öz saygısız bırakıyorlar. | Open Subtitles | كل اسبوع يخرجون فتاة جميلة مما يجعلها تشعر بأنها غير مرغوب بها وليس لها احترام ذات |
İstenmediğini hissettirdiysem özür dilemek istemiştim. | Open Subtitles | لقد قصدت أنني اسفة إن أحسست أنك غير مرغوب |
İstenmediğini anlamak için onca yol gittin. | Open Subtitles | لقد قطعت بعض المسافات لتكتشف انك غير مرغوب فيك. |
Değersiz olduğunu ve istenmediğini düşünerek büyümüştü, aslında hiç kendi sesi olmamıştı. | Open Subtitles | لقد ربي على أساس انه عديم القيمة و غير مرغوب به لذا بشكل رئيسي لم يكن لديه صوت خاص به |
Ama görüşlerinin istenmediğini, önemsenmediğini, takdir edilmediğini duysa çok şaşırır sanırım. | Open Subtitles | من معرفته هو ان ليس أيٌ من أرائها تلك مرغوب فيه او مطلوب أو مُقدر |
Kızıl Şahinler her gün Sektör kapılarında protesto yapıp halkımın burada istenmediğini bana hatırlatıyorlar. | Open Subtitles | الصقور الحمر يتظاهرون كل يوم على أبواب القطاع مذكرين قومى، بإنهم غير مرغوب فيهم هنا |
Hayatı boyunca istenmediğini düşünmüş. | Open Subtitles | طيلة حياتها، كانت تعتقد أنها غير مرغوب بها |
Avukatımın mahkemede söylediği şeyi düşünüyordum da, bu bebeğin aslında istenmediğini. | Open Subtitles | كنت أفكر بما قاله المحامي الخاص بي في المحكمة حول أن هذا الطفل غير مرغوب فيه |
En azından istenmediğini biliyor. | Open Subtitles | على الأقل يعلم أنه غير مرغوب بهِ |
Nicky Kohlbrenner, ne zaman istenmediğini bilir. | Open Subtitles | إذا كان هناك شيء تستطيع ،(قوله حيال (نيكي كولبرينر . هو يعلم عندما لا يكون مرغوب فيه |