Fosil yakıtlar kullanmak dünyanın istikrarsız kısımlarında bizi çatışmalara sürüklüyor para ve can kaybına neden oluyor. | TED | يضعنا استخدام الوقود الأحفوري في صراع في مناطق غير مستقرة حول العالم، ويكلف المال والأرواح. |
Balkanlar, 20nci yüzyılın başıyla sonu arasında Avrupa'nın en istikrarsız bölgesiydi. | Open Subtitles | كانت منطقة البلقان ، في بدايات القرن العشرين احد أكثر المناطق الغير مستقرة في أوروبا. |
Birleşik Devletler çapındaki 6 şehirde, nükleer güç servislerinin istikrarsız hale gelebileceği bir durum söz konusu. | Open Subtitles | لدينا ظرفاً في 6 مدن عبر الولايات المتحدة حيث المفاعلات النووية ربما تكون حالتها غير مستقرة |
Terör tehditleri, kitle imha silahları, hastalıkların küresel çapta yayılması yüzünden istikrarsız; ve yakın geçmişte hiç olmadığımız kadar bu istikrarsızlığa karşı hassasız. | TED | غير مستقر بسبب تهديدات الإرهاب، أسلحة الدمار الشامل، إنتشار الاوبئة العالمية وروح أننا ضعفاء أمامه بطريقة لم نكن عليها قبل سنوات عديدة خلت. |
Son atlama teşebbüsümde, hiper uzay penceresi geminin girmesi için istikrarsız gözüktü. | Open Subtitles | أثناء محاولتي الأخيرة، يبدو أن إطار القذف غير مستقر للغاية بالنسبة للسفينة لدخوله |
Orası sence biraz istikrarsız değil mi? | Open Subtitles | لا تَعتقدُ هو هَلْ غير مستقر قليلاً هناك؟ |
Hepsi de, doğru işi yaparsan iyi para kazanabileceğin istikrarsız bölgeler. | Open Subtitles | كل تلك الدول مناطق غير مستقرة حيث يمكن أن يصنع المال الوفير إن كنت في العمل المناسب |
Hiçbiriniz istikrarsız bir ülkenin varisi olmayı söylemedi. | Open Subtitles | لاحظوا لا أحد منكن قالت ولي عهد لبلاد غير مستقرة |
İstikrarsız hükümetler, nüfus fazlalığı, tüm kıtalarda savaşlar kıtlık, su sıkıntısı, çevresel yıkımlar! | Open Subtitles | حكومات غير مستقرة. إكتظاظ سكاني. حروب في كل قارة. |
İstikrarsız hükümetler, nüfus fazlalığı, tüm kıtalarda savaşlar kıtlık, su sıkıntısı, çevresel yıkımlar! | Open Subtitles | حكومات غير مستقرة. تكدسٌ سكانى. حروب فى كل قارة. |
Yedi yıldır bu kadınla olan ilişkin istikrarsız ve bir yıldır nişanlısınız. | Open Subtitles | لقد كنت في علاقة غير مستقرة مع هذه المرأة لسبع سنوات و مخطوب لها لمدة عام |
Gözetimimizde korunmasın üç tane istikrarsız ülke var. | Open Subtitles | هنالك ثلاث دول غير مستقرة و غير محمية بنظرنا |
Ambarda istikrarsız olduğu için nakliyeye müsait olmayan 50 fıçı barut var. | Open Subtitles | الـ 50 برميلاً المتواجدة في المخزن ليست جاهزة ليتم نقلها، لأنها غير مستقرة |
Geçen hafta yapılan TED Ödülleri töreninde Bill Clinton şunları söyledi: "Bu durum eşi benzeri görülmemiş, eşitlikten uzak, adaletsiz ve istikrarsız bir durumdur." | TED | في الأسبوع الماضي، قال بيل كلينتون في التجارة، هذا الوضع "لم يسبق لها مثيل وغير متكافئة وغير عادلة وغير مستقرة." |
Burada işler baş etmem için çok istikrarsız. | Open Subtitles | الأمور غير مستقرة كي أرحل من هنا |
Şarkıları istikrarsız söyleyebilirim ama en azından ahlâklıyım. | Open Subtitles | بالرغم من أن يكون غنائي غير مستقر , لكن لدي أخلاق |
Tanıdığım bütün yapımcılara benim istikrarsız olduğumu yeteneğimin abartıldığını ve asla bir sanatçı olamayacağımı söyledin. | Open Subtitles | قلت لكل منتج أعرفه اني غير مستقر ان موهبتي مبالغ في تقديرها اني لن اصبح فنانا ابداً |
Tünel en iyi durumda dahi istikrarsız olan başka bir tünel sistemine açılıyor. | Open Subtitles | يفتح النفق إلى نظام من الأنفاق الأخرى غير مستقر في أفضل الأوقات |
- Güç kaynağı istikrarsız. - Belki üstesinden gelmenin yolu budur. | Open Subtitles | مزود الطاقة غير مستقر - ربما هذه الطريقة التي عولج فيها - |
Görünüşe göre istikrarsız bir piyasadayız. | Open Subtitles | من الواضح اننا في سوق غير مستقر |
Dinle siz ikiniz burada kalamazsınız. Bu aşırı derecede istikrarsız bir durum. | Open Subtitles | لا يمكنكما البقاء هنا الوضع غير مستقر |