iyi şeylere şükran duymayız ve kötü hakkında sızlanırız. | TED | نأخذ الأشياء الجيدة كشيء مسلم به، ونشكو وننتحب علي الأشياء السيئة. |
Onu geç. İyi şeylere gel, ilişki durumları. | Open Subtitles | لا, اجتازى هذا انتقلى الى الأشياء الجيدة, المواعدة |
Özgürlük, demokrasi ve bunlar gibi iyi şeylere inanır o. | Open Subtitles | انه يؤمن بالديمقراطية والحرية وكل الأشياء الجيدة |
Belki de bu, iyi şeylere sahip olmak için ödememiz gereken bedeldir. | Open Subtitles | لعله الثمن الذي ندفعه لقاء الأمور الجيدة |
Yine öyle mutlu olmak istiyorum. Bu yüzden büyüyecek ve hayatımdaki iyi şeylere odaklanacağım. | Open Subtitles | حقاً ، لذا فسأحاول أن أتخطى ذلك و أن أركز على الأمور الجيدة فى حياتى |
Hayatta, iyi şeylere ulaşmak için iyi tercihler yapmak zorunda değilsin. | Open Subtitles | الحياة لا تتعلق بالقيام بالخيارات الجيدة للحصول على الأشياء الجيدة |
Melanomanın getirdiği iyi şeylere odaklanman lazım. | Open Subtitles | يجب عليكي أن تركزي على الأشياء الجيدة التي تحدث بسبب سرطان الجلد |
- Daha iyi şeylere geçelim. | Open Subtitles | دعنا نحصل على الأشياء الجيدة. و ما هي تلك الأشياء؟ |
Hızlı hareket etmeliyiz ve iyi şeylere hemen geçmemiz lazım. | Open Subtitles | نحتاج للتقدم، نحتاج للوصول إلى الأشياء الجيدة. |
Çok iyi şeylere sahibiz. Şanslıyız. | Open Subtitles | لدينا الكثير من الأشياء الجيدة نحن محظوظون |
Yaptığın bütün bu iyi şeylere bak. | Open Subtitles | انظر الى كل الأشياء الجيدة التى فعلتها. |
- Gerçekten iyi şeylere kavuşmanın tam zamanı. | Open Subtitles | - حان الوقت للوصول إلى الأشياء الجيدة الحقيقية. |
Haklısın. İyi şeylere inanalım sadece. | Open Subtitles | بالتأكيد فقط الأشياء الجيدة |