Ama bir samuray ekstradan bir kaç gün süre isteyip utanç ve alay konusu olma riskini alıyorsa mutlaka iyi bir sebebi olmalı. | Open Subtitles | إن خاطر الساموراى بجلب العار والسخرية ليتوسل من آجل مهلة يوم أو يومان لابد أن لديه سبب وجيه |
Diyorum size, eğer bir şey sana doğru koşuyorsa, iyi bir sebebi yoktur. | Open Subtitles | أنا أخبركِ عندما يأتي شيء ناحيتك، فليس لسبب جيد أبدا |
Tabii ki bilmiyorum ama eminim ki iyi bir sebebi vardır. | Open Subtitles | من الواضح أنا لا أعرف لماذا لكنني أعرفُ بأنهُ سيكون هنالك سبباً وجيهاً |
Genelde ıssız olmasının iyi bir sebebi vardır, Binbaşı. | Open Subtitles | تكون عادة غير مأهولة لأسباب وجيهة أيها الميجور |
Sana yalan söylediğimde bunu hiçbir zaman bilmezdin ve iyi bir sebebi olurdu. | Open Subtitles | عندما أكذب عليك، لن تعرف أني فعلت وسيكون لسبب مهم |
Meğerse suskunluklarının iyi bir sebebi varmış. | Open Subtitles | إتضح أنّ صمتهما كان لسببٍ وجيه. |
Eğer bombanın arkasında Amerikalıların olduğunu kendine kanıtlayabilirse, bir yabancı ülkeye askeri güç kullanmamak için iyi bir sebebi olacaktı. | Open Subtitles | إذا إستطاع أن يثبت لنفسه أن الأمريكيين وراء القنبلة فسيكون لديه سبب مقنع لمنع إستخدام العمليات العسكرية |
- Şüphelendiği için. Şüphelenmek için iyi bir sebebi olduğundan. - Okudun mu? | Open Subtitles | لأنّها كانت مرتابة ولأنّه كان لديها سبب وجيه لذلك |
İyi bir sebebi olmadan kural dışı davranmaz. | Open Subtitles | هو لا يتخلى عن التحفظ .من دون سبب جيّد |
- Testi durdurmak için iyi bir sebebi var. - General Hammond'dan emir aldım. | Open Subtitles | لديه سبب وجيه لوقف لهذه التجارب لدي اوامر من الجنرال هاموند |
Eğer iyi bir sebebi olsaydı bunun yardımı olur muydu? | Open Subtitles | إذا كان لديه سبب وجيه, هل كان سيغير الوضع؟ |
Bunu inşa edenin iyi bir sebebi olmalı ve o sebebi bulmak istiyorsak daha içlere bakmalıyız. | Open Subtitles | أيا كان من بناها يجب أن يكون لديه سبب وجيه للغاية و إذا أردنا معرفة ما هو هذا السبب نحن بحاجة إلى مزيد من النظر الى الداخل |
Ajan Gibbs, umarım onayladığım bu pusu soruşturmasının iyi bir sebebi vardır. | Open Subtitles | عميل جيبز لقد وقعت على استكشافك للكمين لسبب جيد |
Eğer öyleyse iyi bir sebebi vardır. | Open Subtitles | إذا كانت كذلك، فلابد ان هذا لسبب جيد |
Logan'ı işin içine kattıysa, mutlaka iyi bir sebebi vardır. | Open Subtitles | علينا أن نفترض أنها ما دامت شملت (لوغان) فلقد كان لسبب جيد |
Bilmiyorum. Eğer hırsız oysa iyi bir sebebi vardır. | Open Subtitles | أنا لا أعرف، إذا كان هو الّلص، لكن لابدّ أنّ لهُ سبباً وجيهاً. |
Suçu işleyen kişiden intikam almak için iyi bir sebebi varmış. | Open Subtitles | يبدو أنّه كان يملك سبباً وجيهاً لينتقم من الشخص الذي إرتكب الجريمة فعلا. |
Ama seni bu kafeste kilitli tutmamın da iyi bir sebebi var! | Open Subtitles | ولكن هناك سبباً وجيهاً لوجودكِ في القفص |
Babanın itici ve çekilmez hayattan kaçmak için eminim iyi bir sebebi vardır. | Open Subtitles | أنا متأكدة أن أباك لديه أسباب وجيهة ليعيش حياة متنقلة وغير مستقرة |
Ajan Burke, kabalık etmek istemem ama Tanık Koruma Programı'nda olmamın iyi bir sebebi var. | Open Subtitles | ايها العميل (بورك) لا اقصد ان اكون فظة ولكنني في قائمة حماية الشهود لسبب مهم |
Sana inanmasının iyi bir sebebi vardı. | Open Subtitles | {\fnArabic Typesetting}.وثقت بك لسببٍ وجيه |
İyi bir sebebi yoksa, hiç kimse böyle yaşamayı seçmez. | Open Subtitles | لا أحد يختار العيش بهذه الطريقة يا (كارليتوس) لا أحد، مالم يكن لديه سبب مقنع |
Ama bunun için iyi bir sebebi olduğuna inanıyorum. | Open Subtitles | لكنني أظن أنها كان لديها سبب وجيه لهذا |
Çok iyi bir sebebi olmuş olmalı. | Open Subtitles | لا بدّ أن يكون سبب جيّد |