Ancak bu konuşmanın başında bahsettiğim gibi bu iyimserliğe bakış açımız biraz da olsa ihtiyatlı olmalı ve bunun sebebi verilerin hâlâ değerlendiriliyor olması. | TED | لكن بالطبع، كما ذكرت في بداية هذا الحديث، يجب أن نخفف هذا التفاؤل بجرعة من الحذر، وذلك لأن البيانات ما زالت تُحدد. |
GC : Bu yüzden tekrar iyimserliğe sarıldım. | TED | جريتشين كارلسون: لهذا السبب أعود إلى التفاؤل. |
İyimserliğe şüpheyle yaklaşan tarafım daha çok kitap sattırır. | Open Subtitles | ولكن شكّ جانبي المتهكم بأن التفاؤل سيحقق مبيعات أكثر |
Asılsız iyimserliğe karşı sizi uyarmak istiyorum, fakat şu an için dengede. | Open Subtitles | أود تحذيركم من الإفراط في التفاؤل الغير مُبرر لكن حالته مُستقرة حتى هذه اللحظة |
İyimserliğe doğru kılavuzluk eden bir mahalle inşa etmek istiyorum. | Open Subtitles | أريد أبني حيا يدفعنا نحو التفاؤل |
Hey, biraz iyimserliğe ne dersin? | Open Subtitles | أنتَ، ما رأيكَ ببعض التفاؤل هنا؟ |
...İşyerinin zemininde parça parça olmuş saf bir iyimserliğe inanıyorum. | Open Subtitles | -... فقط لاحصل على الايمان ...ان هذا التفاؤل الغير شائب، متقطع ضد الرخام من مكان العمل. |
Aşırı iyimserliğe ne diyorlardı? | Open Subtitles | ماذا يسمّون التفاؤل الشديد؟ |
İyimserliğe. | Open Subtitles | نخب التفاؤل. |