| Yani benim köşem fotokopi makinesi olan yer mi? | Open Subtitles | إذاً زاويتي هي التي بها الطابعة؟ |
| Her şeyden öte orası benim köşem. | Open Subtitles | إنها زاويتي في نهايةِ الأمر |
| Bu benim köşem. Hiçbir yere gitmiyorum! | Open Subtitles | هذه زاويتي لن أبرح مكاني |
| Ve makale köşem. Her gün, milyonlar senin hakkında yazılanları okuyacak ve savunman için bir araya gelecekler. | Open Subtitles | و عمودي اليومي ، كل يوم سيقرأ ملايين الناس عنكِ وعن سباق الدفاع عنكِ |
| Spor yazarı oldum. Newsday'de köşem var. | Open Subtitles | وأنا كاتب رياضي لدي عمودي الخاص في إحدى الصحف اليومية |
| Hadi canım. Bu paçavra gazete, benim köşem olmasa hiçbir şey. | Open Subtitles | بربك هذا القذر قد يعيش أو يموت قبل مقالي |
| Hey, burası benim köşem, çilli karı. | Open Subtitles | انتي ي ذات النمش , هذه زاويتي |
| Bu benim köşem! Tamam dostum. | Open Subtitles | -تباً لك إنها زاويتي |
| Orası benim köşem. | Open Subtitles | هذه زاويتي. |
| Aslında, o köşe benim köşem ve aslında benim yazmam gerekiyor. | Open Subtitles | في الواقع ، إنه عمودي في الواقع ، لذا ينبغي في الواقع أن أكتبه انا |
| - Olmaz Katherine köşem olmadan ben bir hiçim. | Open Subtitles | -كلا يا (كاثرين )، أنا عمودي |
| Gazetedeki köşem. | Open Subtitles | مقالي |