| Sıkıcı geldiğinin farkındayım ama güven bana, son zamanlarda yaşadıklarımdan sonra biraz sağduyu, o kadar da kötü bir şey değil, Bee. | Open Subtitles | أعرف أن الأمر يبدو مملاً لكن ثقي بي بتفسير السبب الإحساس السليم ليس شيئاً سيئاً |
| Biliyorsun, seni çok önemseyen bir anneye sahip olmak kötü bir şey değil. | Open Subtitles | أتعرفين، إنه ليس شيئاً سيئاً يكون لديكي والدة تعطيكِ كل ماتملك لأجلك. |
| O kadar da kötü bir şey değil. | Open Subtitles | إنه لا شيء سيء جداً. |
| Ama bu kötü bir şey değil. Bir çocuk vardı. Nedendir bilmem. | Open Subtitles | ولكنه ليس شيئا سيئا لقد كان هناك ولد, لا أعرف ما مشكلتة |
| Güvenmek ve kırılgan olmak kötü bir şey değil. | Open Subtitles | ليس من السيئ أن تثقين، أن تكوني عفوية وغير مُحصّنة. |
| - Hayır, kötü bir şey değil. | Open Subtitles | ماذا؟ - لا ، إنه ليس أمر سيء - |
| Fakir doğdum ama bu o kadar da kötü bir şey değil. | Open Subtitles | لقد ولدتُ فقيره، وهذا ليس بالأمر السيء تماماً. |
| kötü bir şey değil, değil mi? | Open Subtitles | ليس شيئاً سيئاً ، أليس كذلك ؟ |
| İyi bir hayat istemek kötü bir şey değil Will ve çalışan bir tutkal tabancası da. | Open Subtitles | إنه ليس شيئاً سيئاً (أن تريد حياة حقيقية يا (ويل ! أن يكون لديك صمغ مسدس يعمل |
| kötü bir şey değil ki. | Open Subtitles | إنه ليس شيئاً سيئاً |
| Fakat iyi. kötü bir şey değil. | Open Subtitles | لكن كل شيء جيد لا شيء سيء |
| kötü bir şey değil. | Open Subtitles | حسنا، لا شيء سيء |
| kötü bir şey değil | Open Subtitles | لا شيء سيء |
| Bak, Paige'e yaptığım kötü bir şey değil. | Open Subtitles | انظر ، ما فعلت لبايج ، انه ليس شيئا سيئا |
| Ama şunu söylemeliyim ki bu kötü bir şey değil. | Open Subtitles | لكنني أتيت إلى هنا لكي أخبركم أن هذا ليس شيئا سيئا |
| Güvenmek ve kırılgan olmak kötü bir şey değil. | Open Subtitles | ليس من السيئ أن تثقين، أن تكوني عفوية وغير مُحصّنة. |
| Eşcinsel kocaya sahip olmak kötü bir şey değil. | Open Subtitles | ووجود زوج شاذ ليس أمر سيء |
| Burada bir hafta geçirmek kötü bir şey değil. | Open Subtitles | اسمعي، أسبوع هنا ليس بالأمر السيء. |
| Durum böyle olunca, bu o kadar da kötü bir şey değil. | Open Subtitles | حسناً، في هذه الحالة، ذلك ليس أمراً سيئاً جداً |
| Bütün cevaplara sahip olmadığının farkına varmak kötü bir şey değil. | Open Subtitles | ليس الأمر سيئاً أن تكتشف أنكَ . لا تمتلك كل الإجابات |
| Geri adım atacak kadar önemsiyorsun. Bu kötü bir şey değil. | Open Subtitles | أنتَ تهتمّ كفايةً لتحجم طيشكَ وهو ليس بالأمر السيّىء |
| Bak, bu kötü bir şey değil, alacağım terfiyi düşünsene. | Open Subtitles | إسمع هذا ليس شيء سيء فكري به كأنه ترقية |
| "Karşı tarafın dudaklarına gömülecekmiş gibi bakıp şöyle demek kötü bir şey değil: | Open Subtitles | عندما تصلين ليس من السيء أن تنظري له مباشرة وتقولي |
| O kötü bir şey değil ki. | Open Subtitles | لا شيء خطأ بهذا |